- Tanrıdan bu çeşit sert hitaplar gelir. Öyle ki bu sözleri dağ duysa kamburlaşır.
- زین قبل آید خطابات درشت ** که شود که را از آن هم کوز پشت
- Kul der ki: Yarabbi, buyurduklarının yüz misli kötüyüm, yüz misli kötüyüm, yüz misli kötü. 1835
- بنده گوید آنچ فرمودی بیان ** صد چنانم صد چنانم صد چنان
- Sen kötülüklerimi ilminle örttün, yoksa yaptığım fenalıkları bilirsin.
- خود تو پوشیدی بترها را به حلم ** ورنه میدانی فضیحتها به علم
- Fakat kendi savaşımı, hayır ve şerden öte olan işlerimi, küfrümü, yolumu yordamı mı,
- لیک بیرون از جهاد و فعل خویش ** از ورای خیر و شر و کفر و کیش
- Aczimle sana yalvarışımı, benim, yahut benim gibi yüzlerce kulun hayalini bir yana bırakalım.
- وز نیاز عاجزانهی خویشتن ** وز خیال و وهم من یا صد چو من
- Ancak senin lütfuna ümit bağladım. Benim doğru oluşum, yahut inatçılığım söyle dursun.
- بودم اومیدی به محض لطف تو ** از ورای راست باشی یا عتو
- Ey garezsiz kerem sahibi, karşılıksız olan lütfuna, ihsanına ümit bağlamışım. 1840
- بخشش محضی ز لطف بیعوض ** بودم اومید ای کریم بیعوض
- Onun için kendi isime bakmıyorum, geri dönüp senin kayıtsız şartsız keremine bakıyorum.
- رو سپس کردم بدان محض کرم ** سوی فعل خویشتن میننگرم
- O ümitle yüzümü geri çevirdim. Ben yokken varlığımı sen verdin.
- سوی آن اومید کردم روی خویش ** که وجودم دادهای از پیش بیش
- Bedavaca bana varlık elbisesi bağışladın. Ben daima buna güveniyordum.
- خلعت هستی بدادی رایگان ** من همیشه معتمد بودم بر آن