English    Türkçe    فارسی   

5
1857-1866

  • Eyaz, pek akıllı, fikirli olduğundan postu ile çarığını bir odaya asmıştı.
  • آن ایاز از زیرکی انگیخته  ** پوستین و چارقش آویخته 
  • Her gün o boş odaya gider, kendi kendisine Ululanma derdi, işte çağırın şu.
  • می‌رود هر روز در حجره‌ی خلا  ** چارقت اینست منگر درعلا 
  • Padişaha onun bir odası var dediler, oraya biriktirdiği altınları, gümüşleri altın küplerini koymuş.
  • شاه را گفتند او را حجره‌ایست  ** اندر آنجا زر و سیم و خمره‌ایست 
  • Kimseyi oraya sokmuyor. Daima kapısını kapalı tutuyor. 1860
  • راه می‌ندهد کسی را اندرو  ** بسته می‌دارد همیشه آن در او 
  • Padişah dedi ki: Tuhaf şey. O kölenin bizden gizlediği nedir ki acaba?
  • شاه فرمود ای عجب آن بنده را  ** چیست خود پنهان و پوشیده ز ما 
  • Bir beye, Oraya git, gece yarısı kapıyı aç, odaya gir.
  • پس اشارت کرد میری را که رو  ** نیم‌شب بگشای و اندر حجره شو 
  • Ne bulursan yağma et, sırrını da kapı yoldaşlarına aç.
  • هر چه یابی مر ترا یغماش کن  ** سر او را بر ندیمان فاش کن 
  • Bizden bu kadar ikramlar gördüğü, sayısız lütuflarımıza nail olduğu halde hasisliğinden altın gümüş biriktiriyor ha!
  • با چنین اکرام و لطف بی‌عدد  ** از لیمی سیم و زر پنهان کند 
  • Vefa gösterme de seviyorum demede, coşup köpürmede. Hey gidi buğday gösterip arpa satan hey! 1865
  • می‌نماید او وفا و عشق و جوش  ** وانگه او گندم‌نمای جوفروش 
  • Sevgide dirilik bulana kulluktan başka her şey haramdır, dedi.
  • هر که اندر عشق یابد زندگی  ** کفر باشد پیش او جز بندگی