- Bunca yiğit meşaleler yakmışlar, sevinerek odaya gidiyorlar.
- مشعله بر کرده چندین پهلوان ** جانب حجره روانه شادمان
- Padişahın emri bu. Odayı açacak, altın torbalarını alacağız diyorlardı.
- که امر سلطانست بر حجره زنیم ** هر یکی همیان زر در کش کنیم
- Onların birisi hey gidi hey diyordu, altın da nedir? Akik, lâl ve inciden haber ver. 1870
- آن یکی میگفت هی چه جای زر ** از عقیق و لعل گوی و از گهر
- Çünkü Padişah mahzeninin en has kulu o. Hatta bu güz o padişaha can mesabesinde.
- خاص خاص مخزن سلطان ویست ** بلک اکنون شاه را خود جان ویست
- Böyle bir sevgiye karsı yakutun, lâl-in akikin sözü mü olur?
- چه محل دارد به پیش این عشیق ** لعل و یاقوت و زمرد یا عقیق
- Padişahın ondan şüphesi yoktu. Sınama için bir latifeye girişmişti.
- شاه را بر وی نبودی بد گمان ** تسخری میکرد بهر امتحان
- Onu her türlü gıllugıştan temiz biliyordu. Fakat yine de vehmimden gönlü titriyordu.
- پاک میدانستش از هر غش و غل ** باز از وهمش همیلرزید دل
- Allah esirgesin diyordu, ya böyle bir şey çıkarda bundan incinirse. Utanmasını hiç istemem. 1875
- که مبادا کین بود خسته شود ** من نخواهم که برو خجلت رود
- Bunu yapmamıştır ya, yapsa bile pekala yapmış. O benim sevgilim, ne dilerse yapsın!
- این نکردست او و گر کرد او رواست ** هر چه خواهد گو بکن محبوب ماست
- Sevgilimin yaptığını ben yaptım demektir. Ben perdeyim ama hakikatte o benden ibarettir, ben de oyum.
- هر چه محبوبم کند من کردهام ** او منم من او چه گر در پردهام