- Sen göz usturlabı ile bakıp gördükçe alemi pek dar görürüsün. 1905
- تو که ز اصطرب دیده بنگری ** درجهان دیدن یقین بس قاصری
- Sen alemi gözünün alabildiği kadar görebilirsin. Halbuki alem nerede, sen neredesin? Neye bıyığını buruyorsun ya?
- تو جهان را قدر دیده دیدهای ** کو جهان سبلت چرا مالیدهای
- Ariflerin bir sürmesi vardır, onu ara da dereye benzeyen su gözün deniz kesilsin.
- عارفان را سرمهای هست آن بجوی ** تا که دریا گردد این چشم چو جوی
- Zerrece aklım fikrim varsa bu ne sevdadır, bu ne dağınık söz?
- ذرهای از عقل و هوش ار با منست ** این چه سودا و پریشان گفتنست
- Aklım, fikrim başımda yoksa benim bunda ne günahım var?
- چونک مغز من ز عقل و هش تهیست ** پس گناه من درین تخلیط چیست
- Benim günahım yok ama aklimi alan sevgilinin de günahı yok. Bütün akılların aklı onun huzurunda ölüp gitmede. 1910
- نه گناه اوراست که عقلم ببرد ** عقل جملهی عاقلان پیشش بمرد
- Ey akıllara fitne salan, onları hayran eden, akılların senden başka sığınacağı yer yok.
- یا مجیر العقل فتان الحجی ** ما سواک للعقول مرتجی
- Beni çıldırttığın demden beri aklı hiç arzulamadım. Beni süsleyip bezediğin zamandan beri güzelliğe hiç haset etmedim.
- ما اشتهیت العقل مذ جننتنی ** ما حسدت الحسن مذ زینتنی
- Senin sevdana düşüp çıldırmam hoş ve iyi değil mi? Tanrı sana hayırlar versin, evet iyi de!
- هل جنونی فی هواک مستطاب ** قل بلی والله یجزیک الثواب
- O ister Arapça söylesin ister Farsça. Nerede bir kulak nerede bir akıl ki o sözleri anlasın.
- گر بتازی گوید او ور پارسی ** گوش و هوشی کو که در فهمش رسی