- Fakat Allah’nın lütuf ve ihsanı, o eğri işlerle bulunmakla beraber nihayet onu, hepsinden de arıtır. 195
- فضل حق با این که او کژ میتند ** عاقبت زین جمله پاکش میکند
- Rahmeti o kötülüğü aşmış, ayın on dördüne bile vermediği ışığı vermiştir.
- سبق برده رحمتش وان غدر را ** داده نوری که نباشد بدر را
- Allah onun çalışmasını bu kötülükle karışmadan yıkar; rahmeti, onu bu hatadan arıtır.
- کوششش را شسته حق زین اختلاط ** غسل داده رحمت او را زین خباط
- Bu suretle de Allah’nın yarlıgayıcılığı meydana çıkar; bu miğfer, kulun kelliğini örter.
- تا که غفاری او ظاهر شود ** مغفری کلیش را غافر شود
- Yağmur pis şeyleri arıtmak için gökten yağar.
- آب بهر این ببارید از سماک ** تا پلیدان را کند از خبث پاک
- Suyun bütün pislikleri temizlemesi, ulu Allah’nın da suyu pislikten arıtması, hasılı ulu Allah’nın kötülüklerden arı, noksanlardan münezzeh oluşu
- پاک کردن آب همه پلیدیها را و باز پاک کردن خدای تعالی آب را از پلیدی لاجرم قدوس آمد حق تعالی
- Su durdu mu pislenir. Pislenince de duygu ondan iğrenir, onu istemez. 200
- آب چون پیگار کرد و شد نجس ** تا چنان شد که آب را رد کرد حس
- Allah yine onu doğruluk denizine götürür. O suların suyu kereminden onu yıkar, arıtır.
- حق ببردش باز در بحر صواب ** تا به شستش از کرم آن آب آب
- Ertesi yıl eteğini sürüyerek gelir. Hey, neredesin? Dense “Hoşlar denizindeyim.
- سال دیگر آمد او دامنکشان ** هی کجا بودی به دریای خوشان
- Ben burada pislendim, gittim. Temiz geldim. Elbiseler giyindim, toprağa ulaştım.
- من نجس زینجا شدم پاک آمدم ** بستدم خلعت سوی خاک آمدم
- Ey kirliler, pisler, bana gelin. Çünkü, ben Allah huyu ile huylandım.
- هین بیایید ای پلیدان سوی من ** که گرفت از خوی یزدان خوی من