- Yalancı sabah, nice kervanın yolunu vurmuştur. Kervancılar, o Yalancı aydınlığı sabah sanıp yola çıkmışlardır.
- صبح کاذب کاروانها را زدست ** که به بوی روز بیرون آمدست
- Yalancı sabah, halka kılavuz olmasın. Çünkü nice kervanları yele vermiştir.
- صبح کاذب خلق را رهبر مباد ** کو دهد بس کاروانها را به باد
- Ey Yalancı sabaha kapılan, sahici sabahı da Yalancı görme.
- ای شده تو صبح کاذب را رهین ** صبح صادق را تو کاذب هم مبین
- Nifaktan, kötülükten kurtulduysan neden kardeşin hakkında kötü zanna düşüyor, münafıklık diyorsun? 1980
- گر نداری از نفاق و بد امان ** از چه داری بر برادر ظن همان
- Kötü zanda bulunanın işi, daima çirkindir.Dostun hakkında da kendi kitabını okur o.
- بدگمان باشد همیشه زشتکار ** نامهی خود خواند اندر حق یار
- Eğrilikte kalan aşağılık kişiler, peygamberlere de büyücü ve eğri adam dediler.
- آن خسان که در کژیها ماندهاند ** انبیا را ساحر و کژ خواندهاند
- O kötü düşünceli aşağılık beyler de Eyaz’ın odası hakkında böyle kötü düşünceye saptılar.
- وآن امیران خسیس قلبساز ** این گمان بردند بر حجرهی ایاز
- Orada definesi, hazinesi var dediler. Başkalarını kendi aynanda görme.
- کو دفینه دارد و گنج اندر آن ** ز آینهی خود منگر اندر دیگران
- Padişah onun temizliğini biliyordu. O araştırmayı onlar için yaptırıyordu. 1985
- شاه میدانست خود پاکی او ** بهر ایشان کرد او آن جست و جو
- O beye, odayı gece yarısı aç da haberi olmasın.
- کای امیر آن حجره را بگشای در ** نیم شب که باشد او زان بیخبر