- Orada definesi, hazinesi var dediler. Başkalarını kendi aynanda görme.
- کو دفینه دارد و گنج اندر آن ** ز آینهی خود منگر اندر دیگران
- Padişah onun temizliğini biliyordu. O araştırmayı onlar için yaptırıyordu. 1985
- شاه میدانست خود پاکی او ** بهر ایشان کرد او آن جست و جو
- O beye, odayı gece yarısı aç da haberi olmasın.
- کای امیر آن حجره را بگشای در ** نیم شب که باشد او زان بیخبر
- Bu suretle düşünceleri meydana çıksın. Ondan sonra ona yapılacak şeyi biz biliriz.
- تا پدید آید سگالشهای او ** بعد از آن بر ماست مالشهای او
- O altınları mücevherleri de size bağışladım. Yalnız neler çıktığını bana haber verin, o kadar dedi.
- مر شما را دادم آن زر و گهر ** من از آن زرها نخواهم جز خبر
- Dedi ama eşi olmayan Eyaz için de içi titremekteydi.
- این همیگفت و دل او میطپید ** از برای آن ایاز بی ندید
- Bunları ben mi söylüyorum? Bu sözleri duysa ne hale gelir? Diyordu. 1990
- که منم کین بر زبانم میرود ** این جفاگر بشنود او چون شود
- Sonra da diyordu ki: Dini hakki için onun temkini bundan da artıktır.
- باز میگوید به حق دین او ** که ازین افزون بود تمکین او
- Benim sitemime kızmaz, benim sözümden alınmaz, maksadımı sırrımı anlar.
- کی به قذف زشت من طیره شود ** وز غرض وز سر من غافل بود
- Bir belaya uğrayan, o dertten perişan olmaz, bir çok tevillerde bulunur.
- مبتلی چون دید تاویلات رنج ** برد بیند کی شود او مات رنج