- Onlar da altın hırsı ile hararetlenmişler, koşuyorlardı. Akılları böyle hızlı gitmeyin, daha yavaş olun diyordu ama dinleyen kim?
- می شتابیدند تفت از حرص زر ** عقلشان میگفت نه آهستهتر
- حرس تازد بیهده سوی سراب ** عقل گوید نیک بین کان نیست آب
- Hırs üstün gelmişti, altın da can gibi sevgiliydi. Artık o anda aklın sesi duyulmaz olmuştu.
- حرص غالب بود و زر چون جان شده ** نعرهی عقل آن زمان پنهان شده
- Hırsları şamataları bir iken yüz olmuştu. Aklın tedbir ve irşadı artık gizlenmişti. 2060
- گشته صدتو حرص و غوغاهای او ** گشته پنهان حکمت و ایمای او
- Nihayet aldanma kuyusuna düşecekler, o vakit hikmetin kınamasını duyacaklardı.
- تا که در چاه غرور اندر فتد ** آنگه از حکمت ملامت بشنود
- Tuzağın ipine dolaşıp gururu kırılınca nefsi levvamenin kınanmasını işiteceklerdi.
- چون ز بند دام باد او شکست ** نفس لوامه برو یابید دست
- Bu çeşit adam, başını bela duvarına çarpmadıkça kulağı sağırdır, gönlün öğüdünü duymaz.
- تا به دیوار بلا ناید سرش ** نشنود پند دل آن گوش کرش
- Helva ve şeker hırsı çocukların iki kulağını sağır eder, öğütleri duymaz.
- کودکان را حرص گوزینه و شکر ** از نصیحتها کند دو گوش کر
- Fakat çıban çıkarmaya başladı mı kulakları açılır, öğütleri dinler. 2065
- چونک دردت دنبلش آغاز شد ** در نصیحت هر دو گوشش باز شد
- O birkaç kişi yüzlerce hırsla, yüzlerce hevesle odanın kapısını açtılar.
- حجره را با حرص و صدگونه هوس ** باز کردند آن زمان آن چند کس