- Suyun içine el atmışlar, her biri dere de kuru toprak arıyordu.
- دست در کرده درون آب جو ** هر یکی زیشان کلوخ خشکجو
- Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Hiç balık suya asi olabilir mi?
- پس کلوخ خشک در جو کی بود ** ماهیی با آب عاصی کی شود
- Bu yoksulun cefacı olduğunu sanıyorlardı. Halbuki, öyle vefalıyım ki vefa bile benim vefamı görür de utanır. 2140
- بر من مسکین جفا دارند ظن ** که وفا را شرم میآید ز من
- Mahrem olmayanlardan çekinmeseydim vefaya ait birkaç söz söylerdim.
- گر نبودی زحمت نامحرمی ** چند حرفی از وفا واگفتمی
- Alem şüpheci ve tutulacak bir yer arayıcı. Onun için bizde deriden hariç söz söyleyelim.
- چون جهانی شبهت و اشکالجوست ** حرف میرانیم ما بیرون پوست
- Kendini kırarsan iç olur, içe ait latif hikayeler duyarsın.
- گر تو خود را بشکنی مغزی شوی ** داستان مغز نغزی بشنوی
- Cevizin kabuğunda ses vardır ama içinde, yağında ses ne gezer.
- جوز را در پوستها آوازهاست ** مغز و روغن را خود آوازی کجاست
- Onun da sesi vardır, vardır ama kulak duyamaz. Onun sesi, güzelim kulaktan gizlidir. 2145
- دارد آوازی نه اندر خورد گوش ** هست آوازش نهان در گوش نوش
- Yoksa için sesi pek güzeldir. Onu duyan, kabuğun şakırtısını dinler mi hiç?
- گرنه خوشآوازی مغزی بود ** ژغژغ آواز قشری کی شنود
- Sen sükut ederek içi elde edesin diye o şakırtıya tahammül ediyorsun.
- ژغژغ آن زان تحمل میکنی ** تا که خاموشانه بر مغزی زنی