English    Türkçe    فارسی   

5
214-223

  • Her incinin canı, her tanenin gönlü, bir eczane gibi olan suda yürür durur.
  • جان هر دری دل هر دانه‌ای  ** می‌رود در جو چو داروخانه‌ای 
  • Yeryüzü yetimlerini o besler, kuruyup kalmış kişileri o yürütür. 215
  • زو یتیمان زمین را پرورش  ** بستگان خشک را از وی روش 
  • Fakat mayası bitti mi bunalır, yeryüzünde bizim gibi şaşırır kalır.
  • چون نماند مایه‌اش تیره شود  ** هم‌چو ما اندر زمین خیره شود 
  • Suyun bulandıktan sonra ulu Allah’dan yardım dilemesi
  • استعانت آب از حق جل جلاله بعد از تیره شدن 
  • İçten feryada başlar; Yarabbi, bana ne verdiysen verdim, yoksul kaldım.
  • ناله از باطن برآرد کای خدا  ** آنچ دادی دادم و ماندم گدا 
  • Sermayemi temize pise döktüm sarf ettim. Ey sermaye veren, daha yok mu?
  • ریختم سرمایه بر پاک و پلید  ** ای شه سرمایه‌ده هل من مزید 
  • Allah buluta onu iyi bir yere götür der. Güneşe de ey güneş der onu yukarıya çek!
  • ابر را گوید ببر جای خوشش  ** هم تو خورشیدا به بالا بر کشش 
  • Onu türlü türlü yollara sürer, nihayet ucu bucağı olmayan denize ulaştırır. 220
  • راههای مختلف می‌راندش  ** تا رساند سوی بحر بی‌حدش 
  • Bu sudan maksat velilerin canıdır. O can, sizin kirliliklerinizi iyiden iyiye yıkar, arıtır.
  • خود غرض زین آب جان اولیاست  ** کو غسول تیرگیهای شماست 
  • Yeryüzündekilerin hıyanetliklerinden bunaldı mı yine arşa, temizlik bağışlayana gider.
  • چون شود تیره ز غدر اهل فرش  ** باز گردد سوی پاکی بخش عرش 
  • Yine o taraftan eteğini çeke çeke gelir, o okyanusun temizliklerinden yeryüzündekilere ders vermeye koşar.
  • باز آرد زان طرف دامن کشان  ** از طهارات محیط او درسشان