- Bir zahidin pek kıskanç bir karısı, bir de huri gibi güzel bir halayığı vardı.
- زاهدی را یک زنی بد بس غیور ** هم بد او را یک کنیزک همچو حور
- Kadın, kıskançlığından kocasını gözetir, halayıkla hiç yalnız bırakmazdı.
- زان ز غیرت پاس شوهر داشتی ** با کنیزک خلوتش نگذاشتی
- Kadın, bir zaman onların ikisini de gözetti, yalnız kalmalarına fırsat vermedi. 2165
- مدتی زن شد مراقب هر دو را ** تاکشان فرصت نیفتد در خلا
- Nihayet Tanrının kaza ve kaderi gelip çattı. Koruyucu akıl, şaşırdı gitti.
- تا در آمد حکم و تقدیر اله ** عقل حارس خیرهسر گشت و تباه
- Tanrı hükmü, Tanrı takdiri gelince akıl kim oluyor ki? Ay bile tutulur.
- حکم و تقدیرش چو آید بیوقوف ** عقل کی بود در قمر افتد خسوف
- Kadın, hamama gitmişti. Birden aklına geldi hamam tasını evde unutmuştu.
- بود در حمام آن زن ناگهان ** یادش آمد طشت و در خانه بد آن
- Kuş gibi hemencecik koş. Evden o gümüş hamam tasını getir dedi.
- با کنیزک گفت رو هین مرغوار ** طشت سیمین را ز خانهی ما بیار
- Halayık bu sözü duyunca efendisiyle buluşabileceğini düşünüp adeta canlandı. 2170
- آن کنیزک زنده شد چون این شنید ** که به خواجه این زمان خواهد رسید
- Efendi şimdi evde yalnızdır deyip sevine, sevine hemen eve koştu.
- خواجه در خانهست و خلوت این زمان ** پس دوان شد سوی خانه شادمان
- Halayık altı yıldır efendisini yalnız bulmayı gözlüyordu, bu sevdadaydı.
- عشق شش ساله کنیزک را بد این ** که بیابد خواجه را خلوت چنین