- Halayık bu sözü duyunca efendisiyle buluşabileceğini düşünüp adeta canlandı. 2170
- آن کنیزک زنده شد چون این شنید ** که به خواجه این زمان خواهد رسید
- Efendi şimdi evde yalnızdır deyip sevine, sevine hemen eve koştu.
- خواجه در خانهست و خلوت این زمان ** پس دوان شد سوی خانه شادمان
- Halayık altı yıldır efendisini yalnız bulmayı gözlüyordu, bu sevdadaydı.
- عشق شش ساله کنیزک را بد این ** که بیابد خواجه را خلوت چنین
- Adeta uçarak eve geldi. Efendiyi evde yalnız buldu.
- گشت پران جانب خانه شتافت ** خواجه را در خانه در خلوت بیافت
- Şehvet, iki aşığı da öyle bürümüştü, ikisinin de gözleri öyle kararmıştı ki ihtiyatı akıllarına bile getirmediler. Evin kapısını kapamadılar.
- هر دو عاشق را چنان شهوت ربود ** که احتیاط و یاد در بستن نبود
- İkisi de neşeyle kucaklaştılar, birleştiler. Adeta o anda iki can bir oldu. 2175
- هر دو با هم در خزیدند از نشاط ** جان به جان پیوست آن دم ز اختلاط
- Bu sırada hamamda kadının aklına geldi nasıl oldu da dedi, ben bu kızı eve yolladım?
- یاد آمد در زمان زن را که من ** چون فرستادم ورا سوی وطن
- Adeta kendi elimle ateşi pamuğun içine attım. Koçu koyuna saldım.
- پنبه در آتش نهادم من به خویش ** اندر افکندم قج نر را به میش
- Başındaki kili hemen yıkadı, cansız bir halde halayığın ardına düştü. Hem koşuyor, hem çarşafını giyiyordu.
- گل فرو شست از سر و بیجان دوید ** در پی او رفت و چادر میکشید
- O halayık can sevgisiyle koşmuştu, bu korkusundan koşuyordu. Aşk nerede, korku nerede? Aralarında ne fark var?
- آن ز عشق جان دوید و این ز بیم ** عشق کو و بیم کو فرقی عظیم