- O korkaklar, aşkın tozuna nereden ulaşacaklar? Aşk derdi, gökyüzünü döşeme edinir.
- کی رسند این خایفان در گرد عشق ** که آسمان را فرش سازد درد عشق
- Zahit bu makama ulaşamaz. Meğer ki Tanrı ışığının inayeti gelip erişe de bu alemden ve bu yürüyüşten kurtula.
- جز مگر آید عنایتهای ضو ** کز جهان و زین روش آزاد شو
- Kendi kuşundan, düşünden, dedikodusundan halas olsa da yüce doğan kuşu, padişaha yol bula. 2195
- از قش خود وز دش خود باز ره ** که سوی شه یافت آن شهباز ره
- Bu dedikodu, cebir ve ihtiyarıdır. Sevgilinin cezbesi, bu ikisinin ardından gelir.
- این قش و دش هست جبر و اختیار ** از ورای این دو آمد جذب یار
- Hasılı o kadın eve varıp kapıyı açtı. Kapının sesi kulaklarına gelince,
- چون رسید آن زن به خانه در گشاد ** بانگ در در گوش ایشان در فتاد
- Halayıkcağız perişan bir halde sıçradı, adam da namaza durdu.
- آن کنیزک جست آشفته ز ساز ** مرد بر جست و در آمد در نماز
- Kadın halayıkcağızı perişan, şaşkın ve somurtkan,
- زن کنیزک را پژولیده بدید ** درهم و آشفته و دنگ و مرید
- Kocasını da namaz da görünce bu halden şüphelendi. 2200
- شوی خود را دید قایم در نماز ** در گمان افتاد زن زان اهتزاز
- Derhal kocasının eteğini kaldırdı. Bir de ne görsün? Aleti ve hayaları, meni içinde.
- شوی را برداشت دامن بیخطر ** دید آلودهی منی خصیه و ذکر
- Aletinden arta kalan meni damlamada, baldırı dizi pislik içinde.
- از ذکر باقی نطفه میچکید ** ران و زانو گشت آلوده و پلید