- İşi, ikrarını yalanlar. Bu suretle de o, korku azabına layık olur. 2210
- فعل او کرده دروغ آن قول را ** تا شد او لایق عذاب هول را
- Mahşer günü, her gizli şey, meydana çıkar. Her suç, kendiliğinden insanı rezil eder.
- روز محشر هر نهان پیدا شود ** هم ز خود هر مجرمی رسوا شود
- Elle ayak, dile gelir. Tanrı huzurunda onun kötülüğüne şahadet eder.
- دست و پا بدهد گواهی با بیان ** بر فساد او به پیش مستعان
- El ben şöyle çaldım der, dudak ben şöyle sordum der.
- دست گوید من چنین دزدیدهام ** لب بگوید من چنین پرسیدهام
- Ayak, ben şehvete koştum, ferç ben zina ettim diye tanıklık eder.
- پای گوید من شدستم تا منی ** فرج گوید من بکردستم زنی
- Göz der ki: Ben harama baktım. Kulak der ki: Ben kötü söz işittim. 2215
- چشم گوید کردهام غمزهی حرام ** گوش گوید چیدهام س الکلام
- Derken sözleri baştan aşağıya yalan olur, azası yalanını meydana çıkarır.
- پس دروغ آمد ز سر تا پای خویش ** که دروغش کرد هم اعضای خویش
- Nitekim doğru düzen namazın da yalanı, hayaların tanıklığı ile meydana çıktı.
- آنچنان که در نماز با فروغ ** از گواهی خصیه شد زرقش دروغ
- Şu halde öyle hareket etki o hareketin, dilsiz, dudaksız, tanıklığın, şahadet ederim demenin ta kendisi olsun.
- پس چنان کن فعل که آن خود بیزبان ** باشد اشهد گفتن و عین بیان
- Bütün beden, her uzuv, faydada ve zararda şahadet ederim desin ey oğul.
- تا همه تن عضو عضوت ای پسر ** گفته باشد اشهد اندر نفع و ضر