- Yıllarca tellâklık etti, kimse onun halinden, sırrından bir koku bile almadı.
- سالها میکرد دلاکی و کس ** بو نبرد از حال و سر آن هوس
- Çünkü sesi de kadın sesine benziyordu, yüzü de kadın yüzüne. Fakat şehvette pek yüceydi, pek uyanıktı.
- زانک آواز و رخش زنوار بود ** لیک شهوت کامل و بیدار بود
- Çarşaf giyer, başını örter, peçe takardı. Fakat şehvetli ve azgın bir gençti.
- چادر و سربند پوشیده و نقاب ** مرد شهوانی و در غرهی شباب
- Bu suretle padişahların kızlarını bile güzelce keseler, ovar, yıkardı.
- دختران خسروان را زین طریق ** خوش همیمالید و میشست آن عشیق
- Tövbe etmekte, ayak diremeye çalışmaktaydı. Fakat kâfir nefis, tövbesini bozdurup dururdu. 2235
- توبهها میکرد و پا در میکشید ** نفس کافر توبهاش را میدرید
- O kötü işli herif, bir arifin yanına gidip "'Beni duada an" diye yalvardı.
- رفت پیش عارفی آن زشتکار ** گفت ما را در دعایی یاد دار
- O hür er, onun sırrını anladı ama Tanrı hilmi gibi o da açığa vurmadı.
- سر او دانست آن آزادمرد ** لیک چون حلم خدا پیدا نکرد
- Dudağı kilitliydi ama gönlünde sırlar vardı. Dudağını yummuştu ama gönlü seslerle doluydu.
- بر لبش قفلست و در دل رازها ** لب خموش و دل پر از آوازها
- Tanrı şarabını içen arifler, sırları bilirler ama örterler.
- عارفان که جام حق نوشیدهاند ** رازها دانسته و پوشیدهاند
- İşin sırlarını kime öğretirlerse ağzını mühürlerler, dikerler. 2240
- هر کرا اسرار کار آموختند ** مهر کردند و دهانش دوختند