English    Türkçe    فارسی   

5
2237-2246

  • O hür er, onun sırrını anladı ama Tanrı hilmi gibi o da açığa vurmadı.
  • Dudağı kilitliydi ama gönlünde sırlar vardı. Dudağını yummuştu ama gönlü seslerle doluydu.
  • Tanrı şarabını içen arifler, sırları bilirler ama örterler.
  • İşin sırlarını kime öğretirlerse ağzını mühürlerler, dikerler. 2240
  • Arif, tuhaf tuhaf güldü de dedi ki: A içi kötü adam, bildiğin, gönlünde tuttuğun şeyden Tanrı seni kurtarsın.
  • Tanrı'ya ulaşmış arifin Tanrı'dan isteği, Tanrı'nın kendinden bir şey istemesine benzer. Çünkü "Ben, onun kulağı, sözü, dili ve eli olurum" ve "O taşları attığın zaman sen atmadın, Allah attı" denmiştir. Bu hususta bir çok âyetlerle hadîsler vardır. Tanrı'nın sebep yaratması, suçlunun kulağını tutmuş, Nasuh tövbesine götürmüştür.
  • O dua, yedi göğü de geçti, kabul edildi. O yoksulun işi, nihayet iyileşti, düzene girdi.
  • Çünkü şeyhin o duası, her duaya benzemez. Şeyh, Tanrıda yok olmuştur, onun sözü Hak sözüdür.
  • Tanrı, kendisinden bir şey isterse kendi isteğini nasıl reddeder?
  • Ululuk ıssı Tanrı, onu bu lanetleme işten, bu vebalden kurtarmak için bir sebep halketti. 2245
  • Nasuh, hamamda tası doldururken padişahın kızının bir incisi kayboldu.