- Akılsız, fikirsiz bir hale gelince canı, Hakk'a ulaştı. İşte o zaman rahmet denizi coştu.
- جان به حق پیوست چون بیهوش شد ** موج رحمت آن زمان در جوش شد
- Canı, beden ayıbından kurtulunca sevine sevine aslına gitti.
- چون که جانش وا رهید از ننگ تن ** رفت شادان پیش اصل خویشتن
- Can, doğan kuşuna benzer, ten ona tuzaktır. O, beden tuzağına ayağı bağlı, kanadı kırık bir halde düşüp kalmıştır. 2280
- جان چو باز و تن مرورا کندهای ** پای بسته پر شکسته بندهای
- Fakat aklı, fikri gidince ayağı açıldı. Artık o doğan kuşu, Keykubad'a uçar gider.
- چونک هوشش رفت و پایش بر گشاد ** میپرد آن باز سوی کیقباد
- Rahmet denizleri, coşunca taşlar bile abıhayatı içer.
- چونک دریاهای رحمت جوش کرد ** سنگها هم آب حیوان نوش کرد
- Zayıf zerre değerlenir, büyür. Topraktan meydana gelen şu döşeme, atlas haline gelir, değerli bir kumaş olur.
- ذرهی لاغر شگرف و زفت شد ** فرش خاکی اطلس و زربفت شد
- Yüz yıllık ölü, mezarından çıkar. Mel'un Şeytan güzelleşir, huriler bile ona haset ederler.
- مردهی صدساله بیرون شد ز گور ** دیو ملعون شد به خوبی رشک حور
- Bütün bu yeryüzü yeşerir, kuru sopa meyva verir, tazeleşir. 2285
- این همه روی زمین سرسبز شد ** چوب خشک اشکوفه کرد و نغز شد
- Kurt, kuzuyla eş olur. Ümitsizlerin damarları hoş bir hale gelir, izleri kutlu olur.
- گرگ با بره حریف می شده ** ناامیدان خوشرگ و خوش پی شده
- İncinin bulunması ve sultanın hizmetçi ve halayıklarının Nasuh'tan helâllık dilemeleri
- یافته شدن گوهر و حلالی خواستن حاجبکان و کنیزکان شاهزاده از نصوح
- Canı helak eden o korkudan sonra "Kaybolan inci, işte buracıkta" diye müjdeler geldi.
- بعد از آن خوفی هلاک جان بده ** مژدهها آمد که اینک گم شده