- Yüz yıllık ölü, mezarından çıkar. Mel'un Şeytan güzelleşir, huriler bile ona haset ederler.
- مردهی صدساله بیرون شد ز گور ** دیو ملعون شد به خوبی رشک حور
- Bütün bu yeryüzü yeşerir, kuru sopa meyva verir, tazeleşir. 2285
- این همه روی زمین سرسبز شد ** چوب خشک اشکوفه کرد و نغز شد
- Kurt, kuzuyla eş olur. Ümitsizlerin damarları hoş bir hale gelir, izleri kutlu olur.
- گرگ با بره حریف می شده ** ناامیدان خوشرگ و خوش پی شده
- İncinin bulunması ve sultanın hizmetçi ve halayıklarının Nasuh'tan helâllık dilemeleri
- یافته شدن گوهر و حلالی خواستن حاجبکان و کنیزکان شاهزاده از نصوح
- Canı helak eden o korkudan sonra "Kaybolan inci, işte buracıkta" diye müjdeler geldi.
- بعد از آن خوفی هلاک جان بده ** مژدهها آمد که اینک گم شده
- Ansızın ses geldi: Korku gitti, o değen bulunmaz eşsiz inci bulundu.
- بانگ آمد ناگهان که رفت بیم ** یافت شد گم گشته آن در یتیم
- İnci bulundu, biz de neşelere daldık. Müjde verin, inci bulundu.
- یافت شد واندر فرح در بافتیم ** مژدگانی ده که گوهر یافتیم
- Hamam, halkın bağrışmasiyle, hüzün gitti feryadiyle, el çırpmasiyle doldu. 2290
- از غریو و نعره و دستک زدن ** پر شده حمام قد زال الحزن
- Kendinden geçen Nasuh, tekrar kendine geldi. Gözü. yüzlerce aydın gün gördü.
- آن نصوح رفته باز آمد به خویش ** دید چشمش تابش صد روز بیش
- Herkes ondan helâllik istemekte, herkes elini öpüp durmaktaydı.
- می حلالی خواست از وی هر کسی ** بوسه میدادند بر دستش بسی
- Senden şüphe ettik, hakkını helâl et. Dedikoduda bulunduk, âdeta etini yedik diyorlardı.
- بد گمان بردیم و کن ما را حلال ** گوشت تو خوردیم اندر قیل و قال