English    Türkçe    فارسی   

5
231-240

  • Halil gibi ateşe giremeyeceğinden hamam sana elçi oldu, su da delil.
  • چون نتانی شد در آتش چون خلیل  ** گشت حمامت رسول آبت دلیل 
  • Doymak Allahdandır ama tabiat ehli, ekmeksiz nasıl olur da doyar?
  • سیری از حقست لیک اهل طبع  ** کی رسد بی‌واسطه‌ی نان در شبع 
  • Lütuf Allahdandır ama ten ehli, çayırlık çimenlik perdesi olmaksızın o lütfu bulamaz.
  • لطف از حقست لیکن اهل تن  ** درنیابد لطف بی‌پرده‌ی چمن 
  • Fakat perdesiz bir halde ten vasıtası kalmayınca insan, Musa gibi ayın nurunu yeninden yakasından görür, bulur.
  • چون نماند واسطه‌ی تن بی‌حجاب  ** هم‌چو موسی نور مه یابد ز جیب 
  • Bu hünerler de, suyun gönlünün Allah lütfu ile dopdolu olduğuna tanıktır. 235
  • این هنرها آب را هم شاهدست  ** که اندرونش پر ز لطف ایزدست 
  • Dışarıdan görünen iş ve sözün içe ve içteki nura tanıklığı
  • گواهی فعل و قول بیرونی بر ضمیر و نور اندرونی 
  • İş ve söz, için tanıklarıdır. Bu ikisine bak da için nasıl anla.
  • فعل و قول آمد گواهان ضمیر  ** زین دو بر باطن تو استدلال گیر 
  • Sırrın, onun içine giremiyorsa hastanın sidiğine bak.
  • چون ندارد سیر سرت در درون  ** بنگر اندر بول رنجور از برون 
  • İşle söz, hastaların sidiğine benzer, beden doktoruna bu bir delildir.
  • فعل و قول آن بول رنجوران بود  ** که طبیب جسم را برهان بود 
  • Halbuki ruh doktoru, canına girer de can yolundan imanına kadar varır.
  • وآن طبیب روح در جانش رود  ** وز ره جان اندر ایمانش رود 
  • Onların güzel söze, güzel işe ihtiyaçları yoktur. Sakının onlardan, onlar kalplerin casusudurlar. 240
  • حاجتش ناید به فعل و قول خوب  ** احذروهم هم جواسیس القلوب