- Tenimin her kılında bir dil olsa da hepsiyle sana şükretmeye kalkışsam yine şükründen âcizim. 2315
- گر سر هر موی من یابد زبان ** شکرهای تو نیاید در بیان
- Şu bahçede, şu ırmakların kıyısında halka "Keşke kavmim bilseydi, Tanrı beni ne yüzden yarlığadı" diye nara atmaktayım dedi.
- میزنم نعره درین روضه و عیون ** خلق را یا لیت قومی یعلمون
- Sultanın, Nasuh'u tövbesinden ve tövbesinin kabul edilmesinden sonra tekrar tellâklığa çağırması, ve onun bahaneler bularak gitmemesi
- باز خواندن شهزاده نصوح را از بهر دلاکی بعد از استحکام توبه و قبول توبه و بهانه کردن او و دفع گفتن
- Ondan sonra birisi gelip Nasuh'a iltifat ederek dedi ki: Padişahımızın kızı, seni çağırıyor.
- بعد از آن آمد کسی کز مرحمت ** دختر سلطان ما میخواندت
- Ey temiz kişi, padişahın kızı seni istemede, gel de başını yıka.
- دختر شاهت همیخواند بیا ** تا سرش شویی کنون ای پارسا
- Gönlü, senden başka bir tellâk istemiyor. Onu ovmak, kille yıkamak, senin işin.
- جز تو دلاکی نمیخواهد دلش ** که بمالد یا بشوید با گلش
- Nasuh, yürü yürü dedi, elim işten kurtuldu benim. Senin Nasuh'un hastalandı şimdi. 2320
- گفت رو رو دست من بیکار شد ** وین نصوح تو کنون بیمار شد
- Yürü, koş, acele bir başkasını bul. Tanrı hakkıyçin benim elim, işe varmıyor artık.
- رو کسی دیگر بجو اشتاب و تفت ** که مرا والله دست از کار رفت
- Kendi kendisine de suç, hadden aştı. Gönlümden o korku, o elem nasıl gider?
- با دل خود گفت کز حد رفت جرم ** از دل من کی رود آن ترس و گرم
- Ben bir kere öldüm de tekrar dünyaya geldim. Ben ölüm ve yokluk acısını tattım.
- من بمردم یک ره و باز آمدم ** من چشیدم تلخی مرگ و عدم
- Tanrı'ya sağlam tövbe ettim. Canım, bedenimden ayrılmadıkça bu tövbeyi bozmam.
- توبهای کردم حقیقت با خدا ** نشکنم تا جان شدن از تن جدا