Bir saka vardı. Onun da bir eşeği vardı. Mihnetten çember gibi iki büklüm olmuştu.
بود سقایی مرورا یک خری ** گشته از محنت دو تا چون چنبری
Sırtında ağır yükten açılmış yüzlerce yara vardı. Ölüm gününe âdeta âşıktı, ölümünü arayıp duruyordu.
پشتش از بار گران صد جای ریش ** عاشق و جویان روز مرگ خویش
Arpa nerde? Kuru otu bile bulamıyor, onunla bile karnını doyuramıyordu. Bir yandan sırtında yara vardı, bir yandan da sahibi demir bir şişle onu nodullayıp duruyordu.
جو کجا از کاه خشک او سیر نی ** در عقب زخمی و سیخی آهنی
İmrahor, onu görüp acıdı. Eşeğin sahibiyle dostluğu vardı.
میر آخر دید او را رحم کرد ** که آشنای صاحب خر بود مرد
Ona selâm verdi, bu eşek neden böyle dal gibi iki kat olmuş diye sordu.2365
پس سلامش کرد و پرسیدش ز حال ** کز چه این خر گشت دوتا همچو دال
Adam, benim yoksulluğumdan, benim taksiratımdan. Bu ağzı dili bağlı mahlûk saman bulamıyor dedi.
گفت از درویشی و تقصیر من ** که نمییابد خود این بستهدهن
İmrahor dedi ki: Sen, birkaç gün onu bana ver de padişahın ahırında kuvvetlensin.
گفت بسپارش به من تو روز چند ** تا شود در آخر شه زورمند
Adam, eşeği o merhametli kişiye verdi. O da onu padişahın ahırına bağladı.
خر بدو بسپرد و آن رحمتپرست ** در میان آخر سلطانش بست
Eşek, her yanda tavlı, semiz, güzel ve taze arap atlarını gördü.
خر ز هر سو مرکب تازی بدید ** با نوا و فربه و خوب و جدید
Ayak bastıkları yerler süpürülmüş, sulanmıştı. Saman da tam vaktinde geliyordu, arpa da tam vaktinde.2370
زیر پاشان روفته آبی زده ** که به وقت وجو به هنگام آمده