Sırrın, onun içine giremiyorsa hastanın sidiğine bak.
چون ندارد سیر سرت در درون ** بنگر اندر بول رنجور از برون
İşle söz, hastaların sidiğine benzer, beden doktoruna bu bir delildir.
فعل و قول آن بول رنجوران بود ** که طبیب جسم را برهان بود
Halbuki ruh doktoru, canına girer de can yolundan imanına kadar varır.
وآن طبیب روح در جانش رود ** وز ره جان اندر ایمانش رود
Onların güzel söze, güzel işe ihtiyaçları yoktur. Sakının onlardan, onlar kalplerin casusudurlar. 240
حاجتش ناید به فعل و قول خوب ** احذروهم هم جواسیس القلوب
Bu söz ve iş tanıklarını, dere gibi henüz ulaşmamışlarda ara!
این گواه فعل و قول از وی بجو ** کو به دریا نیست واصل همچو جو
Nurlu adamın nuru, o bir iş yapmadan bir söz söylemeden de içinden o nura tanıklık verir. “Arifin sırrı, sözüyle ve işiyle meydana çıkmaktan ziyade hiçbir söz söylemeden ve hiçbir iş yapmadan halka görünür meydana çıkar. Nitekim güneş doğup yükselince horoz sesine, müezzinin haber vermesine ve diğer alametlere hacet yoktur, bir iş ve söz olmasa da güneşin nur güneşe tanıklık verir.”
در بیان آنک نور خود از اندرون شخص منور بیآنک فعلی و قولی بیان کند گواهی دهد بر نور وی در بیان آنک آننور خود را از اندرون سر عارف ظاهر کند بر خلقان بیفعل عارف و بیقول عارف افزون از آنک به قول و فعل او ظاهر شود چنانک آفتاب بلند شود بانگ خروس و اعلام مذن و علامات دیگر حاجت نیاید
Fakat haddi aşan yolcunun nuru ile çöller, ovalar dolmuştur.
لیک نور سالکی کز حد گذشت ** نور او پر شد بیابانها و دشت
Güzelliğe görülmeye ehemmiyet bile vermez, tekellüflere, canla, başla oynamaya, cömertliklerde bulunmaya aldırış bile etmez.
شاهدیاش فارغ آمد از شهود ** وز تکلفها و جانبازی و جود
O incinin nuru dışa vurdu mu artık, o, bu zahitliklerden kurtulmuştur.
نور آن گوهر چو بیرون تافتست ** زین تسلسها فراغت یافتست
Artık ondan iş ve söz tanığı arama, iki cihan da gül gibi onun yüzünden açılmıştır. 245
پس مجو از وی گواه فعل و گفت ** که ازو هر دو جهان چون گل شکفت
İster söz olsun, ister iş ister başka şey... Bu tanıklık nedir? Gizliyi meydana çıkartmak değil mi?
این گواهی چیست اظهار نهان ** خواه قول و خواه فعل و غیر آن