- Hançerlerle bedenlerini yarıyor, yaralardan temrenleri çıkarıyorlardı.
- میشکافیدند تنهاشان بنیش ** تا برون آرند پیکانها ز ریش
- Eşek bunları görünce dedi ki: Yarabbi, ben yoksullukla süregeldiğim şu afiyete razıyım. 2380
- آن خر آن را دید و میگفت ای خدا ** من به فقر و عافیت دادم رضا
- O gıdadan da bizarım, o çirkin yaradan da. Afiyet dileyen, dünyayı terk eder.
- زان نوا بیزارم و زان زخم زشت ** هرکه خواهد عافیت دنیا بهشت
- Eşeğin, ben kısmetime razıyım deyip tilkinin sözünü beğenmemesi
- ناپسندیدن روباه گفتن خر را کی من راضیم به قسمت
- Tilki dedi ki: Tanrı emrine uyup helâl rızık aramak farzdır.
- گفت روبه جستن رزق حلال ** فرض باشد از برای امتثال
- Bu âlem, sebepler âlemidir. Sebepsiz hiçbir şey elde edilmez, şu halde mutlaka dilemek lâzımdır.
- عالم اسباب و چیزی بیسبب ** مینباید پس مهم باشد طلب
- Tanrı "Allah'ın ihsanını dileyin" diye emretti. Kaplan gibi kaçmak caiz değildir.
- وابتغوا من فضل الله است امر ** تا نباید غصب کردن همچو نمر
- Peygamber, rızık için "Kapısı bağlıdır, kapısında da kilit var" buyurmuştur. 2385
- گفت پیغامبر که بر رزق ای فتی ** در فرو بستهست و بر در قفلها
- O kilidin anahtarı bizim hareketimiz, gelip gitmemiz ve kazancımızdır.
- جنبش و آمد شد ما و اکتساب ** هست مفتاحی بر آن قفل و حجاب
- Bu kapının anahtarsız açılmasına yol yok. İstemeden ekmek vermek, Tanrının âdeti değildir.
- بیکلید این در گشادن راه نیست ** بیطلب نان سنت الله نیست
- Tilkiye eşeğin cevap vermesi
- جواب گفتن خر روباه را
- Eşek, o senin dediğin Tanrı'ya dayanmanın zayıflığından. Yoksa can veren, ekmek de verir.
- گفت از ضعف توکل باشد آن ** ورنه بدهد نان کسی که داد جان