English    Türkçe    فارسی   

5
2379-2388

  • Hançerlerle bedenlerini yarıyor, yaralardan temrenleri çıkarıyorlardı.
  • می‌شکافیدند تن‌هاشان بنیش  ** تا برون آرند پیکانها ز ریش 
  • Eşek bunları görünce dedi ki: Yarabbi, ben yoksullukla süregeldiğim şu afiyete razıyım. 2380
  • آن خر آن را دید و می‌گفت ای خدا  ** من به فقر و عافیت دادم رضا 
  • O gıdadan da bizarım, o çirkin yaradan da. Afiyet dileyen, dünyayı terk eder.
  • زان نوا بیزارم و زان زخم زشت  ** هرکه خواهد عافیت دنیا بهشت 
  • Eşeğin, ben kısmetime razıyım deyip tilkinin sözünü beğenmemesi
  • ناپسندیدن روباه گفتن خر را کی من راضیم به قسمت 
  • Tilki dedi ki: Tanrı emrine uyup helâl rızık aramak farzdır.
  • گفت روبه جستن رزق حلال  ** فرض باشد از برای امتثال 
  • Bu âlem, sebepler âlemidir. Sebepsiz hiçbir şey elde edilmez, şu halde mutlaka dilemek lâzımdır.
  • عالم اسباب و چیزی بی‌سبب  ** می‌نباید پس مهم باشد طلب 
  • Tanrı "Allah'ın ihsanını dileyin" diye emretti. Kaplan gibi kaçmak caiz değildir.
  • وابتغوا من فضل الله است امر  ** تا نباید غصب کردن هم‌چو نمر 
  • Peygamber, rızık için "Kapısı bağlıdır, kapısında da kilit var" buyurmuştur. 2385
  • گفت پیغامبر که بر رزق ای فتی  ** در فرو بسته‌ست و بر در قفلها 
  • O kilidin anahtarı bizim hareketimiz, gelip gitmemiz ve kazancımızdır.
  • جنبش و آمد شد ما و اکتساب  ** هست مفتاحی بر آن قفل و حجاب 
  • Bu kapının anahtarsız açılmasına yol yok. İstemeden ekmek vermek, Tanrının âdeti değildir.
  • بی‌کلید این در گشادن راه نیست  ** بی‌طلب نان سنت الله نیست 
  • Tilkiye eşeğin cevap vermesi
  • جواب گفتن خر روباه را 
  • Eşek, o senin dediğin Tanrı'ya dayanmanın zayıflığından. Yoksa can veren, ekmek de verir.
  • گفت از ضعف توکل باشد آن  ** ورنه بدهد نان کسی که داد جان