English    Türkçe    فارسی   

5
241-250

  • Bu söz ve iş tanıklarını, dere gibi henüz ulaşmamışlarda ara!
  • این گواه فعل و قول از وی بجو  ** کو به دریا نیست واصل هم‌چو جو 
  • Nurlu adamın nuru, o bir iş yapmadan bir söz söylemeden de içinden o nura tanıklık verir. “Arifin sırrı, sözüyle ve işiyle meydana çıkmaktan ziyade hiçbir söz söylemeden ve hiçbir iş yapmadan halka görünür meydana çıkar. Nitekim güneş doğup yükselince horoz sesine, müezzinin haber vermesine ve diğer alametlere hacet yoktur, bir iş ve söz olmasa da güneşin nur güneşe tanıklık verir.”
  • در بیان آنک نور خود از اندرون شخص منور بی‌آنک فعلی و قولی بیان کند گواهی دهد بر نور وی در بیان آنک آن‌نور خود را از اندرون سر عارف ظاهر کند بر خلقان بی‌فعل عارف و بی‌قول عارف افزون از آنک به قول و فعل او ظاهر شود چنانک آفتاب بلند شود بانگ خروس و اعلام مذن و علامات دیگر حاجت نیاید 
  • Fakat haddi aşan yolcunun nuru ile çöller, ovalar dolmuştur.
  • لیک نور سالکی کز حد گذشت  ** نور او پر شد بیابانها و دشت 
  • Güzelliğe görülmeye ehemmiyet bile vermez, tekellüflere, canla, başla oynamaya, cömertliklerde bulunmaya aldırış bile etmez.
  • شاهدی‌اش فارغ آمد از شهود  ** وز تکلفها و جانبازی و جود 
  • O incinin nuru dışa vurdu mu artık, o, bu zahitliklerden kurtulmuştur.
  • نور آن گوهر چو بیرون تافتست  ** زین تسلسها فراغت یافتست 
  • Artık ondan iş ve söz tanığı arama, iki cihan da gül gibi onun yüzünden açılmıştır. 245
  • پس مجو از وی گواه فعل و گفت  ** که ازو هر دو جهان چون گل شکفت 
  • İster söz olsun, ister iş ister başka şey... Bu tanıklık nedir? Gizliyi meydana çıkartmak değil mi?
  • این گواهی چیست اظهار نهان  ** خواه قول و خواه فعل و غیر آن 
  • Maksat cevherin sırrını meydana çıkartmaktır. Vasıf bakidir, bu arazsa geçici.
  • که عرض اظهار سر جوهرست  ** وصف باقی وین عرض بر معبرست 
  • Altının mihenkte bıraktığı iz kalmaz, fakat şüphe yok ki altın, adı iyi olarak kalır.
  • این نشان زر نماند بر محک  ** زر بماند نیک نام و بی ز شک 
  • Bu namaz, bu savaş ve bu oruç da kalmaz. Fakat can, iyi adla iyi sanla kalır.
  • این صلات و این جهاد و این صیام  ** هم نماند جان بماند نیک‌نام 
  • Can böyle işler, böyle sözler gösterdi de cevherini, buyruk mihengine sürdü; 250
  • جان چنین افعال و اقوالی نمود  ** بر محک امر جوهر را بسود