- Koşup bıçak getirdiler, ağzına dayayıp dişlerini zorla açtılar.
- کارد آوردند قوم اشتافتند ** بسته دندانهاش را بشکافتند
- Ağzına çorba döktüler, ekmek parçaları tıktılar. 2415
- ریختند اندر دهانش شوربا ** میفشردند اندرو نانپارهها
- Adam dedi ki: Gönül, susuyorsun ama sırrı biliyorsun da kendini naza çekiyorsun.
- گفت ای دل گرچه خود تن میزنی ** راز میدانی و نازی میکنی
- Gönlü cevap verdi. Biliyorum ki canıma da rızık veren Tanrıdır, tenime de. Bunu da mahsustan yapıyorum.
- گفت دل دانم و قاصد میکنم ** رازق الله است بر جان و تنم
- Bundan fazla sınama, deneme olur mu? Rızık, sabredenlere ne güzel yetişiyor bak.
- امتحان زین بیشتر خود چون بود ** رزق سوی صابران خوش میرود
- Tilkinin eşeğe cevap vermesi ve onu kazanca teşvik etmesi
- جواب دادن روبه خر را و تحریض کردن او خر را بر کسب
- Tilki dedi ki: Bu hikâyeleri bırak da az bile olsa elini kazanca at!
- گفت روبه این حکایت را بهل ** دستها بر کسب زن جهد المقل
- Tanrı sana el vermiştir, bir iş yap. Kazan da bir dosta da yardımda bulun. 2420
- دست دادستت خدا کاری بکن ** مکسبی کن یاری یاری بکن
- Herkes, bir kazanca yürümüş, başka dostlarına da, yardım ediyor.
- هر کسی در مکسبی پا مینهد ** یاری یاران دیگر میکند
- Bütün kazancı bir kişi elde edemez. Bir kişi, hem dülger, hem saka, hem terzi olamaz ya.
- زانک جمله کسب ناید از یکی ** هم دروگر هم سقا هم حایکی
- Âlemin kararı böyledir. Herkes, yoksulluğundan bir işe sarılmıştır.
- این بهنبازیست عالم بر قرار ** هر کسی کاری گزیند ز افتقار