- Ona şükretme kazancının eşini göremiyorum. Tanrıya şükür, rızkı artırır.
- کسب شکرش را نمیدانم ندید ** تا کشد رزق خدا رزق و مزید
- Aralarındaki bahis uzadı. Nihayet sualden de kaldılar, cevaptan da.
- بحثشان بسیار شد اندر خطاب ** مانده گشتند از سال و از جواب
- Tilki, bundan sonra ona "Nefislerinizi, ellerinizle tehlikeye atmayın" emrini söyledi.
- بعد از آن گفتش بدان در مملکه ** نهی لا تلقوا بایدی تهلکه
- Kuru ve kayalık bir sahrada sabretmek ahmaklıktır. Tanrı'nın âlemi geniş.
- صبر در صحرای خشک و سنگلاخ ** احمقی باشد جهان حق فراخ
- Buradan çayırlığa göç. Orada ırmak kenarında yeşil otlar otla. 2430
- نقل کن زینجا به سوی مرغزار ** میچر آنجا سبزه گرد جویبار
- Cennet gibi yemyeşil bir çayırlık. Orada yeşillikler bitmiş, ta bele kadar büyümüş.
- مرغزاری سبز مانند جنان ** سبزه رسته اندر آنجا تا میان
- Ne mutlu o hayvana ki oraya varır. Deve bile o yeşillikte kaybolur.
- خرم آن حیوان که او آنجا شود ** اشتر اندر سبزه ناپیدا شود
- Orada her yanda bir kaynak akmada. Orada hayvanlar, amana kavuşmuş, hepsi rahattaydı.
- هر طرف در وی یکی چشمهی روان ** اندرو حیوان مرفه در امان
- Eşek, eşekliğinden "A melun, sen oradasın da neden böyle zayıfsın?
- از خری او را نمیگفت ای لعین ** تو از آنجایی چرا زاری چنین
- Nerde neşen, semizliğin, nerde nurun, ferin? Neden bu sıkıntılara düşmüş bedenin böyle zayıf? 2435
- کو نشاط و فربهی و فر تو ** چیست این لاغر تن مضطر تو