- Acı suyun etrafında dönüp dolaşan kuş, tatlı suyu görmemiştir.
- مرغ چون بر آب شوری میتند ** آب شیرین را ندیدست او مدد
- Onun imanı da taklitten ibarettir. Canı, iman yüzünü görmemiştir.
- بلک تقلیدست آن ایمان او ** روی ایمان را ندیده جان او
- Mukallide yoldan da büyük bir tehlike vardır" yol kesen taşlanmış Şeytandan da. 2450
- پس خطر باشد مقلد را عظیم ** از ره و رهزن ز شیطان رجیم
- Fakat hak nurunu görünce emin olur. Ondaki şüphe ıstırapları yatışır.
- چون ببیند نور حق آمن شود ** ز اضطرابات شک او ساکن شود
- Denizin köpüğü, aslı olan toprağa gelmedikçe çalkanır durur.
- تا کف دریا نیاید سوی خاک ** که اصل او آمد بود در اصطکاک
- O köpük, toprağa aittir, denizde gariptir. Gariplikte de ıstırap çekmesinden başka bir çaresi yoktur.
- خاکی است آن کف غریبست اندر آب ** در غریبی چاره نبود ز اضطراب
- Bir adamın gözü açıldı da o nakşı okudu mu artık Şeytan, bir daha ona el atamaz.
- چونک چشمش باز شد و آن نقش خواند ** دیو را بر وی دگر دستی نماند
- Eşek, tilkiye sırlar söyledi ama serserice söyledi, mukallitçe söyledi. 2455
- گرچه با روباه خر اسرار گفت ** سرسری گفت و مقلدوار گفت
- Suyu övdü, fakat iştiyakı yoktu. Yüzünü, elbisesini yırttı, fakat âşık değildi.
- آب را بستود و او تایق نبود ** رخ درید و جامه او عاشق نبود
- Münafıkın özrü kabul edilmez. Çünkü o özür, dudağındadır, kalbinde değil.
- از منافق عذر رد آمد نه خوب ** زانک در لب بود آن نه در قلوب