English    Türkçe    فارسی   

5
248-257

  • Altının mihenkte bıraktığı iz kalmaz, fakat şüphe yok ki altın, adı iyi olarak kalır.
  • این نشان زر نماند بر محک  ** زر بماند نیک نام و بی ز شک 
  • Bu namaz, bu savaş ve bu oruç da kalmaz. Fakat can, iyi adla iyi sanla kalır.
  • این صلات و این جهاد و این صیام  ** هم نماند جان بماند نیک‌نام 
  • Can böyle işler, böyle sözler gösterdi de cevherini, buyruk mihengine sürdü; 250
  • جان چنین افعال و اقوالی نمود  ** بر محک امر جوهر را بسود 
  • İnanışım doğrudur. İşte tanığım da buracıkta dedi. Fakat tanıklar şüphelidir.
  • که اعتقادم راستست اینک گواه  ** لیک هست اندر گواهان اشتباه 
  • Bil ki tanıkları tezkiye lazımdır: Senin davanı kabul etmek, tezkiyeye bağlıdır.
  • تزکیه باید گواهان را بدان  ** تزکیش صدقی که موقوفی بدان 
  • Sözü doğru söylemek, söze ait tanıktadır, ahdi korumak da işe ait tanıkta.
  • حفظ لفظ اندر گواه قولیست  ** حفظ عهد اندر گواه فعلیست 
  • Söz tanığı eğri söylerse reddedilir, iş tanığı da eğri yürür, koşarsa yine reddedilir.
  • گر گواه قول کژ گوید ردست  ** ور گواه فعل کژ پوید ردست 
  • Sözde ve işte bir ayrılık olmamalı ki bu tanıklar kabul edilsin. 255
  • قول و فعل بی‌تناقض بایدت  ** تا قبول اندر زمان بیش آیدت 
  • “Çalışmanız ayrı ayrı; aykırılıklar içindesiniz” Gündüz dikiyorsunuz gece söküyorsunuz!
  • سعیکم شتی تناقض اندرید  ** روز می‌دوزید شب بر می‌درید 
  • Peki sözleri birbirine uymayan şahidi kim dinler? Meğer ki Allah kendi lütfu ile bir hilim göstere.
  • پس گواهی با تناقض کی شنود  ** یا مگر حلمی کند از لطف خود