- Yahut dalgası inci olan, incisi söyleyen, gören denizi,
- یا از آن دریا که موجش گوهرست ** گوهرش گوینده و بیناورست
- Yahut gül devşiren, yumurtaları altından, gümüşten olan kuşları söyle.
- یا از آن مرغان که گلچین میکنند ** بیضهها زرین و سیمین میکنند
- Yahut da ceylânları besleyen, hem sırt üstü, hem yüzükoyun uçan doğan kuşlarından bahset. 2555
- یا از آن بازان که کبکان پرورند ** هم نگون اشکم هم استان میپرند
- Alemde gizli merdivenler vardır, basamak basamak tâ göğe kadar.
- نردبانهاییست پنهان در جهان ** پایه پایه تا عنان آسمان
- Her bulutun başka bir merdiveni vardır, her gidişin başka bir göğü.
- هر گره را نردبانی دیگرست ** هر روش را آسمانی دیگرست
- Her biri, öbürünün halinden bihaberdir. Geniş bir ülkedir, ne başı var, ne sonu!
- هر یکی از حال دیگر بیخبر ** ملک با پهنا و بیپایان و سر
- Bu, o neden böyle hoş diye şaşmaktadır; o, bu neden böyle şaşıyor diye hayrette.
- این در آن حیران که او از چیست خوش ** وآن درین خیره که حیرت چیستش
- Yeryüzü sahası geniştir. Orada her ağaç, yerden baş vermiş, boy atmıştır. 2560
- صحن ارض الله واسع آمده ** هر درختی از زمینی سر زده
- Ağaçlardaki yapraklarla dallar, ne de güzel ülke, ne de geniş saha diye şükrederler.
- بر درختان شکر گویان برگ و شاخ ** که زهی ملک و زهی عرصهی فراخ
- Bülbüller, yediğin şeyden bize de vei' diye kıvrım kıvrım çiçeklerin çevrelerinde uçuşur, ötüşürler.
- بلبلان گرد شکوفهی پر گره ** که از آنچ میخوری ما را بده