English    Türkçe    فارسی   

5
2553-2562

  • Yahut dalgası inci olan, incisi söyleyen, gören denizi,
  • یا از آن دریا که موجش گوهرست  ** گوهرش گوینده و بیناورست 
  • Yahut gül devşiren, yumurtaları altından, gümüşten olan kuşları söyle.
  • یا از آن مرغان که گل‌چین می‌کنند  ** بیضه‌ها زرین و سیمین می‌کنند 
  • Yahut da ceylânları besleyen, hem sırt üstü, hem yüzükoyun uçan doğan kuşlarından bahset. 2555
  • یا از آن بازان که کبکان پرورند  ** هم نگون اشکم هم استان می‌پرند 
  • Alemde gizli merdivenler vardır, basamak basamak tâ göğe kadar.
  • نردبانهاییست پنهان در جهان  ** پایه پایه تا عنان آسمان 
  • Her bulutun başka bir merdiveni vardır, her gidişin başka bir göğü.
  • هر گره را نردبانی دیگرست  ** هر روش را آسمانی دیگرست 
  • Her biri, öbürünün halinden bihaberdir. Geniş bir ülkedir, ne başı var, ne sonu!
  • هر یکی از حال دیگر بی‌خبر  ** ملک با پهنا و بی‌پایان و سر 
  • Bu, o neden böyle hoş diye şaşmaktadır; o, bu neden böyle şaşıyor diye hayrette.
  • این در آن حیران که او از چیست خوش  ** وآن درین خیره که حیرت چیستش 
  • Yeryüzü sahası geniştir. Orada her ağaç, yerden baş vermiş, boy atmıştır. 2560
  • صحن ارض الله واسع آمده  ** هر درختی از زمینی سر زده 
  • Ağaçlardaki yapraklarla dallar, ne de güzel ülke, ne de geniş saha diye şükrederler.
  • بر درختان شکر گویان برگ و شاخ  ** که زهی ملک و زهی عرصه‌ی فراخ 
  • Bülbüller, yediğin şeyden bize de vei' diye kıvrım kıvrım çiçeklerin çevrelerinde uçuşur, ötüşürler.
  • بلبلان گرد شکوفه‌ی پر گره  ** که از آنچ می‌خوری ما را بده