- O uzaktaydı, hamleni görüp kaçtı. Zayıflığını anladı, yüzünün suyunu döktü.
- دور بود و حمله را دید و گریخت ** ضعف تو ظاهر شد و آب تو ریخت
- Aslan, kuvvetim yerinde sandım, dedi, bu derece halsiz kaldığımı zannetmiyordum.
- گفت من پنداشتم بر جاست زور ** تا بدین حد میندانستم فتور
- Fakat açlık ve ihtiyacım hadden aştı. Açlıktan sabrım da kayboldu, aklım da.
- نیز جوع و حاجتم از حد گذشت ** صبر و عقلم از تجوع یاوه گشت
- Elinden gelirse bir kere daha onu baştan çıkar, buraya getir.
- گر توانی بار دیگر از خرد ** باز آوردن مر او را مسترد
- Düzenlerle onu buraya getirmeye çalış. Sana pek minnettar olurum. 2575
- منت بسیار دارم از تو من ** جهد کن باشد بیاریاش به فن
- Tilki, evet dedi; Tanrı yardım eder de körlükle gözünü bağlar.
- گفت آری گر خدا یاری دهد ** بر دل او از عمی مهری نهد
- Çektiği korkuyu unutursa ne âlâ. Bu da, onun eşekliğinden uzak değildir.
- پس فراموشش شود هولی که دید ** از خری او نباشد این بعید
- Fakat onu kandırır da buraya getirirsem yine acele edip emeğimi yele verme.
- لیک چون آرم من او را بر متاز ** تا ببادش ندهی از تعجیل باز
- Aslan dedi ki: Evet, sınadım, anladım ki pek. halsizim, bedenimde fer kalmamış.
- گفت آری تجربه کردم که من ** سخت رنجورم مخلخل گشته تن
- Eşek tamamiyle bana yaklaşmadıkça yerimden bile kımıldamam. Kendimi öylece uyur gösteririm. 2580
- تا به نزدیکم نیاید خر تمام ** من نجنبم خفته باشم در قوام