- Yahut da bizden kendisine bir kötülük gelmediği halde can düşmanımız olan Şeytan gibi.
- یا چو دیوی کو عدوی جان ماست ** نارسیده زحمتش از ما و کاست
- Şeytan, tabiatı bakımından insana düşmandır. İnsanın helak oluşuna sevinir. 2605
- بلک طبعا خصم جان آدمیست ** از هلاک آدمی در خرمیست
- O, her an adamın peşine düşer, bir türlü bırakmaz. Huyunu, çirkin tabiatını bırakır mı hiç.
- از پی هر آدمی او نسکلد ** خو و طبع زشت خود او کی هلد
- Çünkü onun içindeki kötülük, sebep yokken onu zulme, düşmanlığa çeker.
- زانک خبث ذات او بیموجبی ** هست سوی ظلم و عدوان جاذبی
- Her an, seni bir kuyuya atmak için bir otağa çağırır.
- هر زمان خواند ترا تا خرگهی ** که در اندازد ترا اندر چهی
- Baş aşağı havuza yuvarlamak için filân yerde bir havuz var, dereler akıyor der durur.
- که فلان جا حوض آبست و عیون ** تا در اندازد به حوضت سرنگون
- Vahye nail olan, gözü açık bulunan Âdem'i bile o melun, kötülüğe, şerre düşürdü. 2610
- آدمی را با همه وحی و نظر ** اندر افکند آن لعین در شور و شر
- Âdem'in geçmişte bir suçu yoktu, ona bir zarar vermemişti, bir haksızlıkta bulunmamıştı.
- بیگناهی بیگزند سابقی ** که رسد او را ز آدم ناحقی
- Tilki dedi ki: O bir büyü, bir tılsımdı, senin gözüne aslan göründü.
- گفت روبه آن طلسم سحر بود ** که ترا در چشم آن شیری نمود
- Yoksa ben, beden bakımından senden zayıfım, öyle olduğu halde gece gündüz orada otlamaktayım..
- ورنه من از تو به تن مسکینترم ** که شب و روز اندر آنجا میچرم