English    Türkçe    فارسی   

5
2651-2660

  • Tevil incisini delen o zat, yıldızı görünce böyle dedi işte.
  • ذکر کوکب را چنین تاویل گفت  ** آن کسی که گوهر تاویل سفت 
  • Gözleri bağlayan vehim ve hayal âlemi, öyle bir dağı bile yerinden oynattı.
  • عالم وهم و خیال چشم‌بند  ** آنچنان که را ز جای خویش کند 
  • O bile "Bu, benim rabbimdir" dedi. Artık, eşeği ne hale kor, bir düşün!
  • تا که هذا ربی آمد قال او  ** خربط و خر را چه باشد حال او 
  • Dağ gibi akıllar bile vehim deniziyle hayal girdabına gark olur.
  • غرق گشته عقلهای چون جبال  ** در بحار وهم و گرداب خیال 
  • Bu kötülük tufanı, dağlan bile aşarken Nuh gemisine binenlerden başka kim aman bulur? 2655
  • کوهها را هست زین طوفان فضوح  ** کو امانی جز که در کشتی نوح 
  • Yakîn yolunun bekçisi olan bu hayal yüzünden din ehli, tam yetmiş iki fırka oldu.
  • زین خیال ره‌زن راه یقین  ** گشت هفتاد و دو ملت اهل دین 
  • Yalnız yakîn eri, vehim ve hayalden kurtulur. Kaşının kılını yeni ay sanmaz.
  • مرد ایقان رست از وهم و خیال  ** موی ابرو را نمی‌گوید هلال 
  • Fakat bir kimseye Ömerin nuru, dayanç olmadıkça onun eğri kaşı yolunu vurur.
  • وآنک نور عمرش نبود سند  ** موی ابروی کژی راهش زند 
  • Yüz binlerce koskocaman gemi, vehim denizinde paramparça olmuştur.
  • صد هزاران کشتی با هول و سهم  ** تخته تخته گشته در دریای وهم 
  • Bunların en aşağısı akıllı ve filozof Firavun'dur. Onun ayı da vehim burcunda tutulup gitti. 2660
  • کمترین فرعون چست فیلسوف  ** ماه او در برج وهمی در خسوف