English    Türkçe    فارسی   

5
2670-2679

  • O kendine doymuş er, bir dağ başına çıktı. Dedi ki: Ya bana kendini göster, yahut kendimi dağdan atacağım. 2670
  • بر سر که رفت آن از خویش سیر  ** گفت بنما یا فتادم من به زیر 
  • Tanrı dedi ki: O ihsanın zamanı gelmedi. Kendini atarsan da ölmezsin, ben seni öldürmem.
  • گفت نامد مهلت آن مکرمت  ** ور فرو افتی نمیری نکشمت 
  • Şeyh, iştiyakından kendisini o yüce dağdan derin bir suya attı.
  • او فرو افکند خود را از وداد  ** در میان عمق آبی اوفتاد 
  • O canına doymuş er ölmedi. Ölümden kurtulduğuna feryadetmeğe başladı.
  • چون نمرد از نکس آن جان‌سیر مرد  ** از فراق مرگ بر خود نوحه کرد 
  • Çünkü bu yaşayış ona ölüm gibi görünmedeydi. İş onca tersineydi.
  • کین حیات او را چو مرگی می‌نمود  ** کار پیشش بازگونه گشته بود 
  • O, gayb âleminden ölüm istiyor, hayatım ölümümdedir deyip duruyordu. 2675
  • موت را از غیب می‌کرد او کدی  ** ان فی موتی حیاتی می‌زدی 
  • Ölümü, hayat gibi kabul etmede, helakine gönül vermedeydi.
  • موت را چون زندگی قابل شده  ** با هلاک جان خود یک دل شده 
  • Ali gibi kılıçla hançer, ona reyhan kesilmiş, nerkisle nesrin, canına düşman olmuştu.
  • سیف و خنجر چون علی ریحان او  ** نرگس و نسرین عدوی جان او 
  • Açıklıktan da ileri, gizlilikten de ileri bir duyulmamış ses geldi: Yürü, ovayı bırak, şehire git!
  • بانگ آمد رو ز صحرا سوی شهر  ** بانگ طرفه از ورای سر و جهر 
  • Dedi ki: Ey kıldan kıla bütün gizliliklerimi bilen Tanrı, şehirde ne yapayım? Söyle.
  • گفت ای دانای رازم مو به مو  ** چه کنم در شهر از خدمت بگو