- Bir bölük halk, ferahtan ona karşı vardılar. Fakat o, acele bilinmez bir yoldan şehre girdi.
- از فرح خلقی به استقبال رفت ** او در آمد از ره دزدیده تفت
- Şehrin ileri gelenleri, uluları hep birden kalkıp onun için köşkler hazırladılar.
- جمله اعیان و مهان بر خاستند ** قصرها از بهر او آراستند
- Şeyh, ben dedi, kendimi göstermeye gelmedim, ancak horluğa ve dilenciliğe geldim.
- گفت من از خودنمایی نامدم ** جز به خواری و گدایی نامدم
- Dedikoduda bulunmaya niyetim bile yok. Elimde zembil kapı kapı gezeceğim. 2690
- نیستم در عزم قال و قیل من ** در به در گردم به کف زنبیل من
- Buyruk kuluyum, buyruk da Tanrı'dan. Ben dilencilik edeceğim, dilencilik edeceğim, dilencilik!
- بنده فرمانم که امرست از خدا ** که گدا باشم گدا باشم گدا
- Dilenirken de duyulmamış sözler söyleyecek değilim. Dilencilerin aşağılık yolundan başka bir yol yordam tutmayacağım.
- در گدایی لفظ نادر ناورم ** جز طریق خس گدایان نسپرم
- Bu suretle tamamiyle alçaklığa dalayım da ileri gelenlerden de, halktan da kötü sözler duyayım.
- تا شوم غرقهی مذلت من تمام ** تا سقطها بشنوم از خاص و عام
- Tanrı buyruğu candır, ben ona tabiim. O, tamah hakkında "Tamah eden alçalır" buyurdu.
- امر حق جانست و من آن را تبع ** او طمع فرمود ذل من طمع
- Mademki din sultanı, benden tamahkârlık istiyor, bundan böyle kanaatin başına toprak! 2695
- چون طمع خواهد ز من سلطان دین ** خاک بر فرق قناعت بعد ازین
- O alçalmamı istiyor, ben nasıl yüceliğe savaşırım? O, dilenci olmamı diliyor, ben nasıl beylik ederim?
- او مذلت خواست کی عزت تنم ** او گدایی خواست کی میری کنم