- Hasılı o, aşktan tekti. Onun için Tanrı, onu pevgamberler içinden seçti.
- منتهی در عشق چون او بود فرد ** پس مر او را ز انبیا تخصیص کرد
- Sen, pak aşka mensup olmasaydın, sende aşk olmasaydı dedi, hiç gökleri var eder miydim?
- گر نبودی بهر عشق پاک را ** کی وجودی دادمی افلاک را
- Ben, aşkın yüceliğini anlayasın diye kadri yüce göğü yücelttim. 2740
- من بدان افراشتم چرخ سنی ** تا علو عشق را فهمی کنی
- Gökten daha başka faydalar da gelir. O yumurta gibidir. Bu, civciv gibi ona tabidir.
- منفعتهای دیگر آید ز چرخ ** آن چو بیضه تابع آید این چو فرخ
- Âşıkların horluğundan bir koku alasın diye toprağı tamamiyle hor ettim, ayaklar altına serdim.
- خاک را من خوار کردم یک سری ** تا ز خواری عاشقان بویی بری
- Aşkla bir yoksul nasıl değişir, anlaman için toprağa yeşillik ve tazelik verdim.
- خاک را دادیم سبزی و نوی ** تا ز تبدیل فقیر آگه شوی
- Şu yerinden kımıldamıyan dağlar da sana âşıkların sebatını söyler.
- با تو گویند این جبال راسیات ** وصف حال عاشقان اندر ثبات
- Gerçi oğul, o mânadır, bunlar suret. Fakat anlayışa yaklaştırmak için lâzım bu. 2745
- گرچه آن معنیست و این نقش ای پسر ** تا به فهم تو کند نزدیکتر
- Kederi, dikene benzetirler. Dikenin kendisi değildir, bu benzetiş, ancak uyandırmak, anlatmak içindir.
- غصه را با خار تشبیهی کنند ** آن نباشد لیک تنبیهی کنند
- Katı gönüle taş derler. Gönlün taşla münasebeti yoktur, fakat bir örnektir verirler işte.
- آن دل قاسی که سنگش خواندند ** نامناسب بد مثالی راندند