English    Türkçe    فارسی   

5
2775-2784

  • Musa'nın doğruluğu, sopaya ve dağa tesir etti, hattâ azametli denize bile dokundu. 2775
  • صدق موسی بر عصا و کوه زد  ** بلک بر دریای پر اشکوه زد 
  • Ahmed'in doğruluğu ayın yüzüne tesir etti. Hatta parlak güneşin bile yolunu vurdu.
  • صدق احمد بر جمال ماه زد  ** بلک بر خورشید رخشان راه زد 
  • İkisi yüzyüze verip feryada başladılar. Emîr de ağlamaya kovuldu, fakir de.
  • رو برو آورده هر دو در نفیر  ** گشته گریان هم امیر و هم فقیر 
  • Uzun bir müddet ağlaştılar. Sonra bey dedi ki: Ulu kişi, kalk!
  • ساعتی بسیار چون بگریستند  ** گفت میر او را که خیز ای ارجمند 
  • Hazineden ne dilersen al. Bunun gibi yüzlerce ihsana müstahaksın ya, fakat gönlünün dilediğini devşir.
  • هر چه خواهی از خزانه برگزین  ** گرچه استحقاق داری صد چنین 
  • O, senindir. Neye meylin varsa al. Zaten sana iki âlem bile dar gelmede. 2780
  • خانه آن تست هر چت میل هست  ** بر گزین خود هر دو عالم اندکست 
  • Şeyh dedi ki: Bana böyle izin vermediler. Elinle dilediğin şeyi al demediler.
  • گفت دستوری ندادندم چنین  ** که کنم من این دخیلانه دخول 
  • من ز خود نتوانم این کردن فضول ** که کنم من این دخیلانه دخول
  • Bu sözleri, bahane edip kalktı. O ihsan, doğru bir ihsan değildi, onun için kabul etmedi.
  • این بهانه کرد و مهره در ربود  ** مانع آن بدکان عطا صادق نبود 
  • Beyin özü doğruydu, gıllügişi yoktu. Fakat her doğru, Şeyhin gözüne görünmez, o her doğruyu kabul etmezdi ki.
  • نه که صادق بود و پاک از غل و خشم  ** شیخ را هر صدق می‌نامد به چشم