English    Türkçe    فارسی   

5
2818-2827

  • Hırsı üstün geldi, sabrı zayıfladı. Ekmek sevdası, nice boğazlan yırtmıştır.
  • غالب آمد حرص و صبرش بد ضعیف  ** بس گلوها که برد عشق رغیف 
  • Kendisine hakikatler keşfedilen Peygamber, onun için "Az kaldı yoksulluk, küfür olayazdi" dedi.
  • زان رسولی کش حقایق داد دست  ** کاد فقر ان یکن کفر آمدست 
  • O eşek, açlığa tutsak olmuştu. Hileyse bile dedi, tut ki öldüm. 2820
  • گشته بود آن خر مجاعت را اسیر  ** گفت اگر مکرست یک ره مرده گیر 
  • Bari bu açlık azabından kurtulurum ya. Yaşayış buysa ölüm bence daha iyi.
  • زین عذاب جوع باری وا رهم  ** گر حیات اینست من مرده بهم 
  • Önce tövbe etmiş, and içmişti ama nihayet eşekliğinden tövbesini de bozdu, andını da.
  • گر خر اول توبه و سوگند خورد  ** عاقبت هم از خری خبطی بکرد 
  • Hırs, insanı kör, ahmak eder, bilgisiz bir hale sokar, ölümü kolaylaştırır.
  • حرص کور و احمق و نادان کند  ** مرگ را بر احمقان آسان کند 
  • Halbuki ölüm, eşeklere kolay değildir. Çünkü ebedî canları yoktur ki.
  • نیست آسان مرگ بر جان خران  ** که ندارند آب جان جاودان 
  • Ebedî canı olmadığı için de kötülükte bulunan birisidir. Ecele cüreti, ahmaklıktandır. 2825
  • چون ندارد جان جاوید او شقیست  ** جرات او بر اجل از احمقیست 
  • Çalış da ebedî cana ulaş, ölüm gününde de elinde bir azık bulunsun.
  • جهد کن تا جان مخلد گردد  ** تا به روز مرگ برگی باشدت 
  • Kötü kişinin rızık veren Tanrıya güveni yoktur. Gayıptan ona rızkının cömertçe saçıldığına inanmaz.
  • اعتمادش نیز بر رازق نبود  ** که بر افشاند برو از غیب جود