English    Türkçe    فارسی   

5
283-292

  • Kafirliğin hırs ve vehmi baş aşağı düştü, ejderha bir karıncanın gıdası ile doydu.
  • حرص و وهم کافری سرزیر شد  ** اژدها از قوت موری سیر شد 
  • Kafirliğin aç gözlülüğü ondan gitti, iman gıdası onu semirtti geliştirdi.
  • آن گدا چشمی کفر از وی برفت  ** لوت ایمانیش لمتر کرد و زفت 
  • Öküz açlığı illetine tutunan adam, Meryem gibi cennet meyvesini gördü. 285
  • آنک از جوع البقر او می‌طپید  ** هم‌چو مریم میوه‌ی جنت بدید 
  • Cennet meyvesi, bedenine koştu, ulaştı. Cehennem gibi olan midesi, yatıştı rahatladı.
  • میوه‌ی جنت سوی چشمش شتافت  ** معده‌ی چون دوزخش آرام یافت 
  • Ey imandan yalnız bir lafa kanan, ununla kanaat eden kişi, zaten iman yüce bir nimettir, büyük bir gıdadır.
  • ذات ایمان نعمت و لوتیست هول  ** ای قناعت کرده از ایمان به قول 
  • ”Şeytanın, benim elimdem müslüman oldu” hadisine göre can gıdası olan nur, ruha eş ve dost olmak için velilerin cisimlerine gıda olur.
  • بیان آنک نور که غذای جانست غذای جسم اولیا می‌شود تا او هم یار می‌شود روح را کی اسلم شیطانی علی یدی 
  • Gerçi ruh gıdası canın ve gözün yediği bir gıdadır; fakat oğul, cismin de ondan nasibi vardır.
  • گرچه آن مطعوم جانست و نظر  ** جسم را هم زان نصیبست ای پسر 
  • Şeytana benzeyen beden, onu yemeseydi Resül benim Şeytanım Müslüman olmuştur buyurmazdı.
  • گر نگشتی دیو جسم آن را اکول  ** اسلم الشیطان نفرمودی رسول 
  • Ölüyü dirilten o yemekten Şeytan yiyip içmese nasıl olur da Müslüman olur? 290
  • دیو زان لوتی که مرده حی شود  ** تا نیاشامد مسلمان کی شود 
  • Şeytan dünyaya aşıktır. Kördür, sağırdır. Bir aşkı başka bir aşk giderebilir.
  • دیو بر دنیاست عاشق کور و کر  ** عشق را عشقی دگر برد مگر 
  • Yakıynin gizli evinde yer, içerse yavaş yavaş aşk pılı pırtısını oraya çeker götürür.
  • از نهان‌خانه‌ی یقین چون می‌چشد  ** اندک‌اندک رخت عشق آنجا کشد