English    Türkçe    فارسی   

5
2843-2852

  • Şeyh biliyordu, müridin içinden geçeni anlamıştı. Ona dedi ki: Ne vakte dek bu elem, bu ıstırap içinde kalacaksın?
  • شیخ آگه بود و واقف از ضمیر  ** گفت او را چند باشی در زحیر 
  • Ekmek derdinden yanıp yakılıyorsun. Âdeta Tanrı'ya dayanma gözünü kapamışsın.
  • از برای غصه‌ی نان سوختی  ** دیده‌ی صبر و توکل دوختی 
  • Sen o yüce nazeninlerden değilsin ki sana ceviz ve kuru üzüm vermesinler. 2845
  • تو نه‌ای زان نازنینان عزیز  ** که ترا دارند بی‌جوز و مویز 
  • Açlık. Tanrı haslarının gıdasıdır. Senin gibi ahmak yoksul, nerden ona zebun olacak?
  • جوع رزق جان خاصان خداست  ** کی زبون هم‌چو تو گیج گداست 
  • Aldırış etme, sen onlardan değilsin ki bu mutfakta ekmeksiz beklıyesin.
  • باش فارغ تو از آنها نیستی  ** که درین مطبخ تو بی‌نان بیستی 
  • Şu aşagılık ve karnına düşkün kişilere daima kâse üstünde kâse sunarlar, ekmek üstüne ekmek.
  • کاسه بر کاسه‌ست و نان بر نان مدام  ** از برای این شکم‌خواران عام 
  • Bu çeşit adam öldü mü ekmek, önünden giderek ey yoksullukla, ümitsizlikle kendini öldüren der,
  • چون بمیرد می‌رود نان پیش پیش  ** کای ز بیم بی‌نوایی کشته خویش 
  • İşte sen öldün, ekmek kaldı. Hadi kalk da al ekmeğini bakalım ey kendini elemlerle öldüren! 2850
  • تو برفتی ماند نان برخیز گیر  ** ای بکشته خویش را اندر زحیر 
  • Kendine gel de elin, ayağın titremesin. Rızkın, senin ona âşık olmandan ziyade sana âşıktır.
  • هین توکل کن ملرزان پا و دست  ** رزق تو بر تو ز تو عاشق‌ترست 
  • Âşıktır, senin sabırsızlığını bilir de emekliye emekliye sana gelir a herzevekil!
  • عاشقست و می‌زند او مول‌مول  ** که ز بی‌صبریت داند ای فضول