English    Türkçe    فارسی   

5
2871-2880

  • O canavarlar padişahı, bu savaşta yoruldu, susadı. Su içmek üzere kaynağa gitti.
  • تشنه شد از کوشش آن سلطان دد  ** رفت سوی چشمه تا آبی خورد 
  • Tilkiceğiz, eşeğin ciğeriyle yüreğini, fırsat bulup yedi.
  • روبهک خورد آن جگربند و دلش  ** آن زمان چون فرصتی شد حاصلش 
  • Aslan, su içip dönünce aradı, eşeğin ne ciğeri vardı, ne yüreği!
  • شیر چون وا گشت از چشمه به خور  ** جست در خر دل نه دل بد نه جگر 
  • Tilkiye ciğeri nerde, yüreği ne oldu? dedi. Canavar, hayvanın bu iki uzvunu pek sever.
  • گفت روبه را جگر کو دل چه شد  ** که نباشد جانور را زین دو بد 
  • Tilki dedi ki: Onda yürek, yahut ciğer olsaydı hiçbir kere daha buraya gelir miydi? 2875
  • گفت گر بودی ورا دل یا جگر  ** کی بدینجا آمدی بار دگر 
  • O kıyameti görmüş, o dağdan düşmeyi seyretmiş, o korkuyu tatmış, güçlükle kaçmıştı.
  • آن قیامت دیده بود و رستخیز  ** وآن ز کوه افتادن و هول و گریز 
  • Ciğeri, yahut yüreği olsaydı tekrar senin yanına gelir miydi?
  • گر جگر بودی ورا یا دل بدی  ** بار دیگر کی بر تو آمدی 
  • Bir gönülde gönül nuru olmadı mı o gönül, gönül değildir. Bir bedende ruh yoksa o beden, topraktan ibarettir.
  • چون نباشد نور دل دل نیست آن  ** چون نباشد روح جز گل نیست آن 
  • Bir kandilde can nuru yoksa sidikten, pislikten İbarettir. O sırçaya kandil deme artık.
  • آن زجاجی کو ندارد نور جان  ** بول و قاروره‌ست قندیلش مخوان 
  • O sırça, o kap, halkın yapısıdır ama kandilin nuru, ululuk ıssı Tanrı'nın ihsanıdır. 2880
  • نور مصباحست داد ذوالجلال  ** صنعت خلقست آن شیشه و سفال