- Bir hırsız, şahneye dedi ki: Efendim, yaptığım i}, Tanrı takdiri.
- گفت دزدی شحنه را کای پادشاه ** آنچ کردم بود آن حکم اله
- Şahne dedi ki:A iki gözümün nuru, benim yaptığım da Tanrının hikmeti, Tanrı'nın takdiri!
- گفت شحنه آنچ من هم میکنم ** حکم حقست ای دو چشم روشنم
- Birisi bir dükkândan bir turp çalsa da a akilli kişi, bu Tanrı takdiri dese, 3060
- از دکانی گر کسی تربی برد ** کین ز حکم ایزدست ای با خرد
- Başına iki üç yumruk vurur da bu da Tanrı takdiri dersin, koy turpu yerine!
- بر سرش کوبی دو سه مشت ای کره ** حکم حقست این که اینجا باز نه
- A herzevekil, bir nebat hususunda bakkal bile bu gadri kabul etmiyor da,
- در یکی تره چو این عذر ای فضول ** مینیاید پیش بقالی قبول
- Sen buna nasıl güveniyor, ejderhanın çevresinde dönüp dolaşıyorsun?
- چون بدین عذر اعتمادی میکنی ** بر حوالی اژدهایی میتنی
- Böyle bir özürle ey akılsız adam, kanını da tamamıyla sebil ettin, malını da, karını da, öyle mi?
- از چنین عذر ای سلیم نانبیل ** خون و مال و زن همه کردی سبیل
- Şu halde birisi de senin bıyığını tutup yolsa da özür getirse, kendisini mecbur gösterse kabul mu edeceksin? 3065
- هر کسی پس سبلت تو بر کند ** عذر آرد خویش را مضطر کند
- Tanrı hükmü, sana özür olabiliyorsa âlâ, öğren de bana fetva ver bakalım.
- حکم حق گر عذر میشاید ترا ** پس بیاموز و بده فتوی مرا
- Benim de yüzlerce isteğim, şehvetim var da elim, korkudan, Tanrı heybetinden bağlı.
- که مرا صد آرزو و شهوتست ** دست من بسته ز بیم و هیبتست