English    Türkçe    فارسی   

5
3073-3082

  • Fakat nimetlere şükür etme nöbeti geldi mi ihtiyarın yoktur; taştan da aşağı bir hal alırsın.
  • چون بیاید نوبت شکر نعم  ** اختیارت نیست وز سنگی تو کم 
  • Nihayet cehennem de seni yakıyorum ama hoş gör, beni mazur tut diye özür getirir.
  • دوزخت را عذر این باشد یقین  ** که اندرین سوزش مرا معذور بین 
  • Kimse, bu delille seni mazur görmedikten sonra artık bu delil, seni cellâdın elinden kurtarmaz. 3075
  • کس بدین حجت چو معذورت نداشت  ** وز کف جلاد این دورت نداشت 
  • Alem böyle kurulmuş, böyle gider. Bu âlemi gördün ya, o âlemin hali de artık sana malűm oldu demektir.
  • پس بدین داور جهان منظوم شد  ** حال آن عالم همت معلوم شد 
  • Cebrîye cevap, ihtiyarı ispat, emir ve nehyin doğruluğu, cebrînin getirdiği özrün hiçbir şeriat ve dinde makbul olmayışı ve onu, yaptığı işin cezasından kurtarmayacağı, nitekim Cebrî İblis'in "Rabbim, beni sen azdırdın" sözünün de kabul edilmediği hakkında hikâye. Az, çoğa delâlet eder.
  • حکایت هم در جواب جبری و اثبات اختیار و صحت امر و نهی و بیان آنک عذر جبری در هیچ ملتی و در هیچ دینی مقبول نیست و موجب خلاص نیست از سزای آن کار کی کرده است چنانک خلاص نیافت ابلیس جبری بدان کی گفت بما اغویتنی والقلیل یدل علی الکثیر 
  • Birisi ağacın tepesine çıkmış, hırsızcasına şiddetle ağacı silkiyor, meyvalarını döküyordu.
  • آن یکی می‌رفت بالای درخت  ** می‌فشاند آن میوه را دزدانه سخت 
  • Bağ sahibi gelip a alçak dedi, Tanrı'dan utanmıyor musun? Bu yaptığın ne?
  • صاحب باغ آمد و گفت ای دنی  ** از خدا شرمیت کو چه می‌کنی 
  • Hırsız dedi ki: Tanrı bağından Tanrı kulu, Tanrı'nın ihsan ettiği hurmayı yerse,
  • گفت از باغ خدا بنده‌ی خدا  ** گر خورد خرما که حق کردش عطا 
  • Âdice ne kınıyorsun, gani Tanrı'nın ihsanını neden kıskanıyorsun? 3080
  • عامیانه چه ملامت می‌کنی  ** بخل بر خوان خداوند غنی 
  • Bağ sahibi, hizmetçisine Aybek, dedi, getir o ipi de şu adama cevap vereyim.
  • گفت ای ایبک بیاور آن رسن  ** تا بگویم من جواب بوالحسن 
  • İp gelince hırsızı ağaca bir güzelce bağladı. Arkasına, ayaklarına vurarak onu adamakıllı dövmeye başladı.
  • پس ببستش سخت آن دم بر درخت  ** می‌زد او بر پشت و ساقش چوب سخت