English    Türkçe    فارسی   

5
3141-3150

  • O bir zerre, senin kadrini artırır. O bir zerre, harice dağ gibi ayak basar.
  • قدر آن ذره ترا افزون دهد  ** ذره چون کوهی قدم بیرون نهد 
  • Bir padişah olsa da onun yanında emin kişiyle zâlimin bir farkı olmasa.
  • پادشاهی که به پیش تخت او  ** فرق نبود از امین و ظلم‌جو 
  • Onun kendisini reddedeceğinden korkup titreyenle onun işini kınayanı.
  • آنک می‌لرزد ز بیم رد او  ** وانک طعنه می‌زند در جد او 
  • Fark etmese, yanında ikisi de bir olsa bu adam, padişah değildir. Kara toprak, o adamın başına!
  • فرق نبود هر دو یک باشد برش  ** شاه نبود خاک تیره بر سرش 
  • Bir zerre bile senin çalışmanı atırsa Tanrı terazisinde tartılır. 3145
  • ذره‌ای گر جهد تو افزون بود  ** در ترازوی خدا موزون بود 
  • Halbuki bu padişahların önünde can çekisip durursun. Çünkü bunlar,hiyanetle hakikati bilmezler,haberleri bile yoktur.
  • پیش این شاهان هماره جان کنی  ** بی‌خبر ایشان ز غدر و روشنی 
  • Bir kovucunun söziyle yıllarca süren hizmetini zayi ediverdi.
  • گفت غمازی که بد گوید ترا  ** ضایع آرد خدمتت را سالها 
  • Fakat her şeyi duyan, her şeyi gören bir padişah, koyucuların sözlerine aldırmaz bile.
  • پیش شاهی که سمیعست و بصیر  ** گفت غمازان نباشد جای‌گیر 
  • Bütün kovucular, ondan ümitlerini keser, meyus olurlar. Fakat bize geldiler, kovuculuk ettiler mi onlara bağlılığımız artar.
  • جمله غمازان ازو آیس شوند  ** سوی ما آیند و افزایند پند 
  • Padişaha, bizim önümüzde nice kovuculukta bulunurlar, cefakârlıklarımızı söylerler. Yürü, artık kalem kurudu, az vefakâr ol derler. 3150
  • بس جفا گویند شه را پیش ما  ** که برو جف القلم کم کن وفا