English    Türkçe    فارسی   

5
3208-3217

  • Sen de o hastalık, o dert zamanını hatırla da Eyaz gibi postuna bak, ibret al.
  • Pösteki, senin o derde düştüğün zamanki halindir.Eyaz, onun için onu saklamıştır.
  • Yine o kâfir cebrînin kendisini İslama davet eden, cebir inanışını bırakmaya teşvik edip duran sünniye cevap vermesi, sual ve cevabın iki taraflı olarak uzayıp gitmesi. Müşkül olan şeyi ve cevap verme kudretini ancak hakikî aşk halleder, kesip atar, aşkın sualden, cevaptan pervası yoktur. "Ve bu da Tanrı'nın ihsanıdır, dilediğine verir."
  • Cebrî kâfir, öyle bir cevap vermeye girişti ki müslümanın mantığı, âdeta cevaptan âciz kaldı,şaşırdı. 3210
  • Fakat ben o cevaplarla sualleri hep söylersem söyliyeceğim sözü bırakmalıyım.
  • Halbuki bizim ondan daha mühim söyliyeceğimiz şeyler var ki onlarla anlayışın daha ziyadeleşir.
  • Onun için o sual cevabı azıcık ve kısaca anlattık. Bütün, azla meydana çıkar zaten.
  • Esasen kadere inanmıyanla cebrî arasındaki bu bahis, mahşere kadar sürer gider.
  • Hasmını alt edemeseydin onun mezhebine uyar, onun yolunu tutardın. 3215
  • Onlar da cevapta âciz kalsalardı o bozuk yoldan dönerlerdi.
  • Fakat bu gidişin böyle olması lâzım ki onların hepsi,delillerle yollarının doğruluğuna kanmadalar.