English    Türkçe    فارسی   

5
3277-3286

  • Aşk,ayrılık aleminde suretler düzer.Fakat insan,hakiki sevgiliyle buluştu mu tasavvur bile edilmiyen,tasvire bile sığmayan hakikat meydana çıkar da,
  • عشق صورتها بسازد در فراق  ** نامصور سر کند وقت تلاق 
  • Der ki:Aklın ve akıllının da aslının aslı benim,sarhoşun da.Suretlerdeki o güzellik,bizim aksimizdir.
  • که منم آن اصل اصل هوش و مست  ** بر صور آن حسن عکس ما بدست 
  • Şimdi perdelerini kaldırarak,güzelliğimizi vasıtasız gösterdik.
  • پرده‌ها را این زمان برداشتم  ** حسن را بی‌واسطه بفراشتم 
  • Çünkü benim aksimle çok uğraştın,nihayet zatının tecrit kuvvetini buldun. 3280
  • زانک بس با عکس من در بافتی  ** قوت تجرید ذاتم یافتی 
  • Bu taraftan benim cezbem gelince Hıristiyan,arada papazı görmez.
  • چون ازین سو جذبه‌ی من شد روان  ** او کشش را می‌نبیند در میان 
  • Halbuki o,papaz perdesinin ardındaki Tanrı lutfundan bağışlanmasını,o lutuftan cürüm ve hatanın yargılanmasını,diler.
  • مغفرت می‌خواهد از جرم و خطا  ** از پس آن پرده از لطف خدا 
  • Bir taştan bir kaynak çıkıp aksa taş,artık o akar suyun içinde gizli kalır.
  • چون ز سنگی چشمه‌ای جاری شود  ** سنگ اندر چشمه متواری شود 
  • Ondan sonra artık kimse ona taş demez.Çünkü o taştan o inci çıkıp akmaktadır.
  • کس نخواهد بعد از آن او را حجر  ** زانک جاری شد از آن سنگ آن گهر 
  • Bu suretleri kaseler bil.Bu kaselere,Hak ne dökerse o dolar. 3285
  • کاسه‌ها دان این صور را واندرو  ** آنچ حق ریزد بدان گیرد علو 
  • Mecnun'a akrabasının "Leyla'nın güzelliği pek o kadar fazla değil. Şehrimizde ondan daha güzel nice kızlar var. Sana bir tanesini,iki tanesini gösterelim de içlerinden birini seç,bizi de bu dertten kurtar,kendini de"demeleri.Mecnun'un onlara cevap vermesi.
  • گفتن خویشاوندان مجنون را کی حسن لیلی باندازه‌ایست چندان نیست ازو نغزتر در شهر ما بسیارست یکی و دو و ده بر تو عرضه کنیم اختیار کن ما را و خود را وا رهان و جواب گفتن مجنون ایشان را 
  • Ahmaklar, bilgisizliklerinden Mecnun'a dediler ki:Leyla,pek o kadar ahım şahım bir şey değil.
  • ابلهان گفتند مجنون را ز جهل  ** حسن لیلی نیست چندان هست سهل