- Yahut da dalgıçlar gibi hani. Hepsi denize dalar, herkes, denizin dibinde eline ne geçerse aceleyle devşirir.
- یا چو غواصان به زیر قعر آب ** هر کسی چیزی همیچیند شتاب
- Değerli inci ümidiyle şunu bunu torbalarına doldururlar.
- بر امید گوهر و در ثمین ** توبره پر میکنند از آن و این
- O koca denizin dibinden çıktılar mı iri değerli inci kimdeyse meydana çıkar.
- چون بر آیند از تگ دریای ژرف ** کشف گردد صاحب در شگرف
- Öbürünün küçük inci, daha öbürünün de kırık taş parçaları ve boncuk bulduğu anlaşılır.
- وآن دگر که برد مروارید خرد ** وآن دگر که سنگریزه و شبه برد
- İşte onları uykularından uyaracak olan, kahredici ve kötülükleri açığa vurucu bulunan kıyamette buna benzer. 335
- هکذی یبلوهم بالساهره ** فتنة ذات افتضاح قاهره
- Her bölük pervaneler gibi alemde bir mumun etrafında dönüp dolaşır.
- همچنین هر قوم چون پروانگان ** گرد شمعی پرزنان اندر جهان
- Kendilerini bir ateşe vururlar ama hakikatte kendi mumlarının çevresinde dolanmaktadırlar.
- خویشتن بر آتشی برمیزنند ** گرد شمع خود طوافی میکنند
- Alevinden ağacın daha ziyade yeşerdiği bahtı yaver Musa’nın ateşini umarlar.
- بر امید آتش موسی بخت ** کز لهیبش سبزتر گردد درخت
- Her sürü o ateşin ihsanını duymuştur; herkes her kıvılcımı o ateş sanır.
- فضل آن آتش شنیده هر رمه ** هر شرر را آن گمان برده همه
- Fakat sabah çağı, ebedilik nuru doğdu mu her biri, etrafında döndüğü nurun ne biçim bir mum olduğunu görür. 340
- چون برآید صبحدم نور خلود ** وا نماید هر یکی چه شمع بود