- Öbürünün küçük inci, daha öbürünün de kırık taş parçaları ve boncuk bulduğu anlaşılır.
- وآن دگر که برد مروارید خرد ** وآن دگر که سنگریزه و شبه برد
- İşte onları uykularından uyaracak olan, kahredici ve kötülükleri açığa vurucu bulunan kıyamette buna benzer. 335
- هکذی یبلوهم بالساهره ** فتنة ذات افتضاح قاهره
- Her bölük pervaneler gibi alemde bir mumun etrafında dönüp dolaşır.
- همچنین هر قوم چون پروانگان ** گرد شمعی پرزنان اندر جهان
- Kendilerini bir ateşe vururlar ama hakikatte kendi mumlarının çevresinde dolanmaktadırlar.
- خویشتن بر آتشی برمیزنند ** گرد شمع خود طوافی میکنند
- Alevinden ağacın daha ziyade yeşerdiği bahtı yaver Musa’nın ateşini umarlar.
- بر امید آتش موسی بخت ** کز لهیبش سبزتر گردد درخت
- Her sürü o ateşin ihsanını duymuştur; herkes her kıvılcımı o ateş sanır.
- فضل آن آتش شنیده هر رمه ** هر شرر را آن گمان برده همه
- Fakat sabah çağı, ebedilik nuru doğdu mu her biri, etrafında döndüğü nurun ne biçim bir mum olduğunu görür. 340
- چون برآید صبحدم نور خلود ** وا نماید هر یکی چه شمع بود
- Kim o zafer mumu ile kanadını yakmış ise o mum, ona seksen tane kanat bağışlar.
- هر کرا پر سوخت زان شمع ظفر ** بدهدش آن شمع خوش هشتاد پر
- Nice pervaneler iki gözlerini yummuşlardır da kötü bir muma atılmışlardır, kanatlarını yakıp onun altına düşe kalmışlardır.
- جوق پروانهی دو دیده دوخته ** مانده زیر شمع بد پر سوخته
- Pişmanlıkla, hararetle çırpınıp dururlar. Gözlerinin bağı olmasına, böylece bir havaya körcesine düşmelerine ah ederler.
- میطپد اندر پشیمانی و سوز ** میکند آه از هوای چشمدوز