- İnat etti,pervasızca o kafir ülkesinde ezan okumaya koyuldu.
- او ستیزه کرد و پس بیاحتراز ** گفت در کافرستان بانگ نماز
- Halk,umumi bir kargaşalıktan korkarken bir de baktılar,elinde bir elbise,kafirin biri çıka geldi. 3370
- خلق خایف شد ز فتنهی عامهای ** خود بیامد کافری با جامهای
- Dostlar gibi eline mum ve helva almış,öyle bir latif elbiseyi hediye getiriyordu.
- شمع و حلوا با چنان جامهی لطیف ** هدیه آورد و بیامد چون الیف
- Söyleyin,o müezzin nerede?Onun selası ve ezanı,bana rahatlık verdi diye sormadaydı.
- پرس پرسان کین مذن کو کجاست ** که صلا و بانگ او راحتفزاست
- Yahu dediler.Nasıl olur?Hiç o bet ses,insana rahatlık verir mi?Kafir dedi ki:Sesi,kiliseye,gelince;
- هین چه راحت بود زان آواز زشت ** گفت که آوازش فتاد اندر کنشت
- Benim pek güzel,pek yüce bir kızım var,çoktandır müslüman olmak isterdi.
- دختری دارم لطیف و بس سنی ** آرزو میبود او را مؤمنی
- Bu sevda,kafasından bir türlü çıkmıyordu.Bunca kafir ona öğüt verdi. 3375
- هیچ این سودا نمیرفت از سرش ** پندها میداد چندین کافرش
- Fakat gönlünde iman sevgisi,öyle bir yerleşmişti ki.Bu dert,adeta bir buhurdanlıktı,ben de ödağacı.
- در دل او مهر ایمان رسته بود ** همچو مجمر بود این غم من چو عود
- Anbean imana yöneldikçe ben,dert,azap ve işkence içindeydim.
- در عذاب و درد و اشکنجه بدم ** که بجنبد سلسلهی او دم به دم
- Bu hususta elimde hiçbir çare yoktu;nihayet bu müezzin ezan verince,
- هیچ چاره میندانستم در آن ** تا فرو خواند این مذن آن اذان