- Filân keşişte halis şarap var. Ondan al da canımız, ileri gelenlerin derdinden de halâs olsun, halkın derdinden de.
- از فلان راهب که دارد خمر خاص ** تا ز خاص و عام یابد جان خلاص
- O keşişin şarabının bir katrası, binlerce testi, binlerce küp şarabın yaptığını yapar.
- جرعهای زان جام راهب آن کند ** که هزاران جره و خمدان کند
- O şarapta gizli bir maya var, nitekim bazı erler vardır ki aba altında sultandır onlar.
- اندر آن می مایهی پنهانی است ** آنچنان که اندر عبا سلطانی است
- Sen, paramparça hırkaya az bak. Anlaşılmasın diye altının da yüzünü karartırlar.
- تو بدلق پارهپاره کم نگر ** که سیه کردند از بیرون زر
- Lâal, görünüşte buğulu görünür ama kötü göz,onu beğenmesin diyedir bu. 3450
- از برای چشم بد مردود شد ** وز برون آن لعل دودآلود شد
- Hazine ve mücevherat, ev içinde olur mu hiç? hazineler, daima yıkık yerlerdedir.
- گنج و گوهر کی میان خانههاست ** گنجها پیوسته در ویرانههاست
- Adem'in hazinesi de yıkık yere gömülmüştü de bu yüzden o melun Şeytan’ın gözü,onu görmedi.
- گنج آدم چون بویران بد دفین ** گشت طینش چشمبند آن لعین
- O, toprağa hor baktı. Fakat can, ona bu toprak, sana bir set olmuştur demedeydi.
- او نظر میکرد در طین سست سست ** جان همیگفتش که طینم سد تست
- Köle, iki testi alıp yola düştü. Derhal keşişlerin manastırına vardı.
- دو سبو بستد غلام و خوش دوید ** در زمان در دیر رهبانان رسید
- Altını verip o altın gibi şarabı aldı. Taşı verip karşılığında gevheri satın aldı. 3455
- زر بداد و بادهی چون زر خرید ** سنگ داد و در عوض گوهر خرید