English    Türkçe    فارسی   

5
3520-3529

  • Hem zahit, hem ihtiyar. Bu halindeki şu zahitlik, onu kat kat zayıflatmış. Bu zahitlikten de bir feyze nail olamamış. 3520
  • زهد و پیری ضعف بر ضعف آمده  ** واندر آن زهدش گشادی ناشده 
  • Zahmetler çekmiş de sevgiliden bir hazine elde edememiş. İşler yapmış da bir pul kazanamamış.
  • رنج دیده گنج نادیده ز یار  ** کارها کرده ندیده مزد کار 
  • Ya o iş, onun harcı değilmiş, ya henüz mükâfat vakti gelmemiş.
  • یا نبود آن کار او را خود گهر  ** یا نیامد وقت پاداش از قدر 
  • Ya o çalışma, çıfıtça bir çalışma, yahut da mükâfata erişmesinin bir zamanı, bir saati var.
  • یا که بود آن سعی چون سعی جهود  ** یا جزا وابسته‌ی میقات بود 
  • Ona bu dert, bu musibet yeter. Şu kanlı ovada kimsiz, kimsesiz kala kalmış.
  • مر ورا درد و مصیبت این بس است  ** که درین وادی پر خون بی‌کس است 
  • Gözleri ağrıklı, bir bucağa çekilip oturmuş, yüzünü ekşitmiş, suratını asmış. 3525
  • چشم پر درد و نشسته او به کنج  ** رو ترش کرده فرو افکنده لنج 
  • Ne bir göz hekimi var ki derdine yansın, ne onun aklı var ki bir göz ilâcı arayıp bulsun, gözüne çeksin.
  • نه یکی کحال کو را غم خورد  ** نیش عقلی که به کحلی پی برد 
  • Kendi zannına uymuş, çalışıp çabalamaya koyulmuş, işim, iyileşecek diye bir ümide kapılmış.
  • اجتهادی می‌کند با حزر و ظن  ** کار در بوکست تا نیکو شدن 
  • Halbuki onun tuttuğu yolla sevgilinin vuslatı arasında ne uzun bir mesafe var. Çünkü o, baş aramıyor, reis olmayı istiyor.
  • زان رهش دورست تا دیدار دوست  ** کو نجوید سر رئیسیش آرزوست 
  • Bir an, Tanrıyle, nasibim bu hesapta hep zahmet mi diye âdeta didişmede..
  • ساعتی او با خدا اندر عتاب  ** که نصیبم رنج آمد زین حساب